Üniversitede bağlama kursuna yazılmıştım. Daha ilk günden sazımı belediye otobüsünün direğine çarptım. Saz çatladı. Gidince hocaya üzgün bir sesle sazımın çatladığını söyledim. Olsun, yaralı bağlamanın sesi daha iyi çıkar dedi. Gün boyu içimde tınlayan yaralı teller duydum sonra. Çok etkiledi o söz beni. O günden beri nerde, kimin yarasıyla tanışsam uzun uzun dinler oldum. Bizim Mucur'da hiç evlenmemiş bir Zehra abla vardı. Orta okulda defterine Bitliste beş minare/ Beri gel oğlan beri gel türküsünün sözlerini yazdığı için babası okuldan almış. Ömrü boyunca artık okulu da göremeyecekti o oğlan ı da. Zaman, yaranın derinliklerini kumla mı dolduruyor yoksa daha da mı diplere deşiyordu bilinmez ama sesindeki kırgınlık güçlüydü. Mahrum bırakıldıklarına özlemi, sohbetindeki aceleci ve baskın tavrıyla örtülüydü. Tuhaf avlusu olan, gündüz bile yarı karanlık, derme çatma evlerine her uğradığımızda ben hep yüzünü ve sesini seyretmeye giderdim onun. Belki yüzlerce yıl önce kavuşamama üzerine yakılan türkü, başka bir çağda onu  kavuşturmamıştı. rn   Gün oldu devran döndü büyüdüm. Lüzumsuzca büyüdü dünyam. Türkülerle daha yakından tanıştım. Evde, arabada hep Neşet Ertaş dinlenir bizde. Babam hazin geçen çocukluğuna, savruk geçen gençliğine hep bu türkülerle ağlar. İçli içli, hisli hisli ağlar. Evvelim sen oldun ahirim sensin de  annemden öncesini hiçe sayarak ağlar. Bizim evdeki yaralı bağlama babamdır. Babamdan geçme, annemden bilenme yürek kırılganlığı başka hikayelerin de gönüllü matemcisi yaptı Gamze'yle beni;  Kardeşim, sırdaşım, yara ortağımla. Gönlündeki harman yerinde, zaman diye sabır savuran nice insan gördük. Aşk, yas, vurgun, müzmin hüzün... Bi yerinden yakalıyor huzurumuzun. Hangi çölün Leyla'sıdır bilmeden düştüklerimiz, masumca sonsuzluk biçtiklerimiz ne yaralar açtı da geçti. Giden bütün heybetiyle, ikinci el gururuyla giderken, bilmez ki bir şarkı, bir koku kalanı duvardan duvara çarpar bir an, bir yerde. Herkesin bir gönül yaralısı vardır etrafında; bağrını saz yapmış, mızrap arayan. Bakın, dinleyin, içinize çekin gözlerinin her kımıltısını; yüksek sesle acı çeker onlar, sessizlikleri yüksek seslidir, hicazdan  hüzzama yüksek perdede dağlarlar yüreklerini. Demiştik ya; yaralı bağlamanın sesi iyi çıkar diye.