Farklı çorap tekleri giyerek başladım güne. Ayaktan başa başlattığım lakaytlık adına. Sabahlar bazen hakkını vermiyordu sabah olmanın. Ağırdı, engebeliydi. “Mutluluk sizin elinizde, enerji yükseltin, pozitiflik çekin”  tatavaları için boş ve geniş bir zamandı aslında bu sabah.rnGün ışığı içeri girsin diye perdeleri açtım. Akşamdan kalma yeri değişmiş şeyler yaşamın sürdüğüne dair umut bırakıyor bende. Çapraz duran halı, yeri değişmiş kumandalar, sehpadaki yarım daire şeklinde fincan lekesi… Dağınıklık demeyelim, algıda sürerlilik. Varsa tabi… Kapı çaldı. Kimse gelmemişti. Ya da o beni göremeyip gitmiştir açık kapının karşısında. Polisiye olamam bugün. Mutlu bir şeyler olacağız ya! Okuduğum kitapları kurcaladım. İçlerine o anın tarihini atar, notlar yazarım. Tabiki vurucu cümlelerin altını da çizerim. Güldüm, hüzünlendim, aydınlandım. Ömrümün şu ana kadarki ipe sapa gelir kısmını bir bir özetledim. Yeniden giydim, hazmettim, benimsedim o hisleri. Derinlik yalnızca geçmişte mi vardı? Telefonun radyosu açıktı. “Aşk bir dengesizlik işi/ Sensiz olmaz sensiz olmaz”... Hoş şarkı. Dengesizlik… Çoraplarım gibi. Fotoğraf yığını olsa keşke dedim önümde. En varoş alıntılarla biten kalpli, oklu mektuplara bile razıydım. Bir sandık kokusu vardı üzerimde bugün, bir plak cızırtsı. Teknoloji nankörü hallerim. Biraz kahve, bir iki kitap önsözü, bir kaç TV kanalı gezintisiyle akşama yaklaştım. Koca günü arkadan iteleyerek pek de matah olmayan bir sonrasına geçme çabamı ben dahil kimse kutlamadı elbet. Aslında mutluluk benim elimdeydi de ben cool davranıp bohem takılayım dedim. Yalanımı yesinler. Saman kağıda basılı kasvetli cümleler gibi hayat. Bizdeki de Kafka melankolikliği değil hani. Havalı değil yalnızlığımız. Bildiğin, düpedüz, ezik, sığ yalıtılmışlık. Akşam oldu artık. Gece zaten kendi gelir. Uyumak lazım gelir. Ters giyecek bir şey yok bu kısımda. Zaten deli ruhunla, kimsenin canını yakmadan, sırf mutlu ediyor diye bir şeyi ters yapsan, hayat onu düzeltir. Hayat bir rüzgardır. Lüzumsuzca düzeltir. Dilek FİDAN