Bir vapuru kaçırmak, bir kahveyi soğuk içmek zorunda kalmak, bir filme yetişememek gibi değildir birine geç kalmak. Size ihanet etmiş zamansızlığa kahretmektir. Geri kalan zamanı çarçur etmektir.   İnsan seçtiğini yaşar derler.  Seçtiğini sürdürebilir mi peki? Her şey değişirken, ruh tutkuya evrilirken seçtiğini yaşayabilir mi?  Yaş geçtikçe geçmişe kentsel dönüşüm yaparız; hatalara tecrübe, yıkımlara yeniden doğuş, günahlara arınmaya fırsat gibi bakarız. Geçmiş, şimdiye girintiler yapmaya başlar. O geçmişten hiç geçememişler peki? O geçemişleri bambaşka bir yaşta başka bir yerde görürüz. Tanışırız, tanıştırılırız. Geçmişinizde bir yeri varmış da rüzgarla, heyelanla aşınmış gibi gelir. Ne güzeldir onun varlığı, bugün bile. Kalbinin yerini öğretir. rnTek bir bakışa bir Yusuf ile Züleyha yazılır bazen. O yazdı. Geç kalmanın bütün suç unu ona yükleyip kuyusunda onu seyretti. Uzaktı; uzaklığı hipnotikti. Zamansızdı; bu bahtsızlık kavuşamazsan aşk olur u  doğruluyordu. Geçti. Hikaye bitti. Hikayesizce bitti.rnGeç kalmak ağırdır. Onurluca vazgeçmek daha ağır. Ne zaman bir yerlerde bir geç kalmışlık öyküsü dinlesem, evrenin başına buyruk denklemine şaşarım. Bir bildiği var demem de, bir kastı var derim.