Sorun şu ki teknolojiyle büyüyen yeni bir nesil var ve bu Z kuşağının gelecekte ne yapacaklarını kestiremiyoruz. Bunlar 2 bin ve sonrasında doğdular. İnternet, sosyal medya ve sanal ekranlar tarafından esir alınmış gibi davranıyorlar. Şu an için sorun sadece onları ekran başından kaldırıp gündelik kişisel işlerini yapmaya motive etmek. Fakat zaman hızla geçiyor ve çocuklar büyüyorlar. Üniversiteye gelmiş olanlardan hocaları çok memnun değil. Ders arasında bile her fırsatta bildirimlerini kontrol ediyorlar. Üniversiteyi bitirdiklerine henüz tanık olmadık. Önümüzdeki 2-4 yıl arasında ilk mezunlarını göreceğiz. Z kuşağı denilen bu gençlerin nasıl birer asker, komutan, karar verici olacaklarını kestiremiyoruz. Doktor, inşaat işçisi, diş hekimi, çiftçi ya da dolmuş şoförü olacaklar. Ama bu işleri ebeveynleri gibi yapmayacaklarından korkuyoruz. Ekranla büyümüş ve ekrana düşkün bu gençlerin nasıl birer profesyonel olacaklarını öngörmekte zorlanıyoruz. Kitap okumuyorlar. Doğayla karşılaşmıyorlar. Tüm karşılaşmalar ara yüzler aracılığıyla deneyimliyorlar. Aşkları, araştırmaları, korkuları, tutkuları ve ilgileri sanal alamde. Alışverişleri sanal, oyunları sanal, gerçeklik algıları sanal, artırılmış gerçeklik deneyimliyorlar. Bütün bunlar milenyum neslini, bizden tümüyle farklı başka bir şeye dönüştürmeyecek mi? Başka bir şeye dönüşme ihtimaller yüksek. Transhuman olmasalar bile teknolojik olacaklar, her şey gibi. Teknolojinin albenisi çok yüksek. Demirin mıknatısı çekmesi gibi ekranlar milenyum neslini çekiyor. Ekran bağımlılığı, madde ve alkol bağımlılığı gibi gençlerin zamanını yiyip bitiriyor. Ekranlar arasında geçiş yaparak sürdürülen bir gençliğin olgunluk ve yaşlılığının neye benzeyeceğini tahmin edemiyoruz. Doğal olarak bu bizi korkutuyor. Örneğin siyasi tercihleri, dini eğilimleri, sanata karşı tavırları, toplumsal değerlere karşı ilgileri ne olacak? İdeolojilerden ve büyük anlatılardan hazzetmediklerine dair bazı araştırmalar var. Apolitik ve deistik eğilimler beklenenden yüksek. Onları paradan başka motive eden bir şey yok. Baskıcı yönetimlerin başı, siyasete kayıtsız bu gençlikle derde girebilir. Önümüzdeki on yıllarda oy kabinine giren genç vatandaş sayısında hızlı bir düşüş olabilir. Din adamlarının onların gözünde, prestijli yerlerini koruyamayacaklarını da söyleyebiliriz. Dini bilgiyi internet üzerinde karşıtıyla birlikte alıyorlar ve eskisi gibi dini bilgiyi açıklayan otorite o an karşılarında bulunmuyor. Ebeynlerinin ve hocalarının adlarını bile bilmedikleri egzotik ve ezotorik inançlara tanık oluyorlar. İnanç çeşitliliği ve bolluğu onların dikkatini fazlasıyla çekiyor. Gizem üzerinden kazanılan dini iktidarların altı hızla oyuluyor. Açık seçik ve çıplak haliyle sunulan dini bilgiye daha çok ihtiyaç duyacaklar. Din ve mezhep savaşları gerçek anlamda tarihte kalacak. Vatanseverlik, dindarlık, sabır, paylaşım gibi toplumsal değerler dijitalleşerek gerçek anlamını kaybediyor; eş zamanlı olarak onların yerini ekolojik bilinç, cinsiyet ve ırk başta olmak üzere ayrımsızlık, dünya vatandaşlığı gibi yeni hit değerler alıyor. Hızla güç kaybeden ve yere çakılmak üzere olan değerlerin başında dini ve politik değerler, örneğin dindarlık ve vatanseverlik geliyor. Onların yerine ise iletişim, birlikte yaşama, empati, heyecan, tatmin ve eşitlik değeri geçiyor. Milenyum kuşağında politik ajandanın yerini teknoloji ajandası almak üzere. Resmi ve politik kimlikleri birer yük olarak gören vatandaşlar bunları sırtlarından indiriyorlar; akışkan ve dijital kimlikleri takmaya başlıyorlar. Toplum bilinci, topluluk bilincine dönüşüyor. Ülkeler arası ilişkiler ve güç savaşlarına karşı gerçek bir duyarsızlık söz konusu. Elon Musk, Jeff Bezos ve Bill Gates, gençler arasında tüm siyasi ve dini liderlerden daha çok tanınıyor. Bu daha çok etki demek.  Nasa’nın ikinci Ay ve Mars projesinden ziyade Space X’in uzay projeleri daha büyük bir heyecan yaratmış durumda.  Peki, çılgın ve kayıtsız, maceracı ve çaylak bir gençliğin doldurduğu ve yönettiği bir toplum neye benzeyecek? Hangi inançlar hayatta kalacak, hangi yeni trendler oluşacak? Aile ve eğitim gibi toplumsal kurumlar hangi yöne doğru evrilecek? Bunlar gerçek bir merak konusu hatta birçoğumuz için gerçek bir tehdit ve korku kaynağı. Birçok bilinmez var ve bunların kesin yanıtlarını ancak zamanla öğrenebileceğiz. Fakat şurası kesin: İnsanlık tarihinde ilk kez  hiçbir şey gerçek anlamda eskisi gibi olmayacak.