Birer kadın olarak annelerin, çocukların karakter ve kişilikleri üzerindeki etkileri birçok araştırmaya konu oldu. Fakat hiçbirinde araştırmacılar, “Anneler çocuklarını mahvediyorlar” demedi, diyemedi. Araştırmalarının sonunda yaptıkları tek şey, anneliği tekrar yüceltmek oldu. “Anne şöyle etkili, böyle etkili. Anneyi eğitelim” dediler. Ve tarihsel alışkanlardan kurtulup orijinal bir bakış açısı geliştiremediler. Gerçek şu ki çocuklar, acıma ve merhameti annelerinden öğrendikleri gibi, şiddet ve gaddarlığı da annelerinden öğrenirler. Dünyaya selim bir fıtratla gelen çocuklar, annelerin elinde birer vahşiye dönüşürler. Birçoğunuz, çocukları toplumun bozduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Hayır, şiddete eğilimli çocukları ve şiddete hazır hale getirilmiş çocuklar için toplum, uzun hazırlık çalışmalarından sonra çıkılan müsabaka mesabesindedir. Çocuklar, önceden hazırlandıkları rolleri, önceden verilmiş duygu ve çoşkuyla yerine getiriyorlar. Çocuklar, aile içinde negatif etkiye maruz kalıyorlar Çocuklar, henüz birer yetişkin olarak toplum içine çıkmadan önce aile içinde etkiye, en çok da dünyaya gözlerini açar açmaz karşılarında buldukları, umut ve ihtiyaçla sarıldıkları annelerin etkisine maruz kalırlar. Doğum günleri ve saatlerin mizaç ve karakter üzerine etkisi var da 7/24 çocukla bilinçli-bilinçsiz birlikte olan, ona kendi sütünden veren annenin olmaz mı? Anne, çocuğun kaderidir; münasip olmayan anne, kader olmasın! Bugünkü yetişkinlerin yol açtığı şiddet ve vahşette, niteliksiz ve kötü karakterli annelerin rolünü üzerinde duralım. Annelik kutsal olsa da la-yüs’el bir makam değildir. Her seviyeden kadın anne olabilir, oluyor da, değil mi? Ve bilinçsiz, kötücül ve şiddetsever kadınlar, çocuk doğurduklarında merhametle dolmazlar. Şunu söylemek zorundayım: Gerçekte annelik, iki kere abartılmış meşru fakat gayr-i resmi bir meslektir. Meşruiyetini zorunluluktan, doğallıktan, bebeğin acziyetinden ve aile için gözlenebilir faydalarından alıyor. Küresel düzeyde kutsanıyor. Kadının çocuk doğurması bazı durumlarda legal değil. Anneliği resmi olarak kadın taşımıyor üstelik. Çocuklu kadınlar, resmi kayıtlara “anne” diye geçmiyor. Doğum öncesinde ney ise kadın, doğum sonrasında resmi statü olarak o olarak kalmaya devam ediyor. Çocuklu kadın ile çocuksuz kadın arasında fark gözetilmiyor. Erkek ve devlet arasındaki gizli sözleşmeye dayanan ticari bir kurnazlık. Burada tek bir resmiyet var: Çocuklar annelere sahipler. Çocuklar kimliklerinde annelerinin ismini taşıyorlar.   Anne, Kötü Yetişkinlerden Sorumlu Tutulmalı Ticari kurnazlık çünkü turiste yol tarif etmenin ücreti var fakat anneliğin ücreti yok. Boş laflarla anneleri taltif ediyoruz ki çocuk bakımı ve eğitimi gibi pahalı iki hizmetini bilaücret yapsınlar. Biricik var olma fırsatlarını, kocalarının adıyla anılan çocuklara hibe etsinler. Ücret talep etmesinler, çocuğun yok ettiği konforun adı geçmesin! Cani, hain, zorba, hilekar veya günahkarsa bir çocuk, anne bundan da payını alıyor. Almalı da belki. Fakat anne, sırf çocuk doğurdum diye çocuğun ahlaki, akademik veya sosyal başarısızlıklarından, işlediği cinayet veya yaptığı zulümden niye sorumlu tutulsun! Şu haliyle tutulmalıdır fakat makul olan, yetişkin birinin davranışlarından başkalarının sorumsuzluğudur. Bu durumda kadınlar için koşullar hiç adil değildir. Çünkü kadın, “Başarılı ve ahlaklı bir insan nasıl yetiştirilir” bunun eğitimi almış değil. Kadını tuzağa düşürüyoruz; kadından vermediğimiz bir şey talep ediyoruz. Geleneksel annelik ve çocuk büyütme pratiklerini terk etmenin zamanı çoktan geldi. Anne, iki yıldan sonra annelik yapmak zorunda kalmamalı. Kalmasın ki kendini çocuğa hibe edip ömrünü başka bir insan için heba etmesin. Onun da bu dünyayı tanıma, kendini gerçekleştirme, iyi ve güzel olanda kendini test etme hakkı var. O bir insan. Tıpkı erkekler ve çocuklar gibi bir insan.   Annenin Vasıfsız İşçi Statüsü Eğer hala geleneksel pratiklerden vazgeçmeyi düşünmüyorsak anneyi, vasıfsız işçi statüsünden kurtaralım. Anne olan kadına eğitim, statü ve ücret verelim. Resmi dayanaklarını oluşuralım. Himmete muhtaç dede konumundan çıkaralım. Annelik bir kariyer mesleği olsun… Bu işi bir yönü. Diğer yönü de en az bunun kadar trajik: Çocuklarımız, eğitimli, donanımlı profesyonel kişilerin elinde yetişsin, müsait olmayan ama annelik rolünü oynamak zorunda bırakılan kıfayetsiz kadınlar tarafından değil. Onu doğuranın çocuk üzerindeki abartılmış hakkı, bu haliyle haksızlık. Bu haksızlığı örtbas etmek için anneye abartılı statüler veriyoruz. Çocuğuna merhameti, evreni ve zamanı yanlış öğrenmesine yol açmış, toplumun başına musallat olan evlatlar yetiştirmiş bir anne niçin hala baştacı edilir ki! Buradaki çarpıklı çift yönlü: Anneye de çocuğa da haksızlık. Çocukların vasıfsız işçiler, erdemsiz kadınlar tarafından yetiştirilmesine bir son verelim. Böylece bir taşla iki kuş vurabiliriz: Bir yandan kadınlar, biricik yaşamlarını çocuklara hibe ederek heba etmezler. Ve çocuklarının yapıp ettiklerinden vicdanen sorumlu tutulmazlar. Diğer yandan çocuklar, nitelikli pedagoglar tarafından yetiştirilme fırsatına kavuşarak insanlık ileri bir seviyeye ulaşır. Annelerin çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerinden kaynaklanan cinayetler, suçlar ve diğer sorunlar da hesaba katıldığında, profesyonel anneliğe veya profesyon çocuk yetiştiriciliğine geçiş, postmodern bir zorunluluktur. Her çocuğun erdem, bilgi ve evren hakkında en yeni bilgilerle, eğitimli uzmanların elinde yetişme hakkı hakkı olmalıdır. Çocuğun anne dışındaki profesyoneller tarafından yetiştirilme hakkı, postmodern dönemde, insan haklarından biri olarak kabul edilmelidir. Ortada geçmişten beri adil olmayan, bugün içinse makul olmayan bir durum var. Benim burada bahsettiğim sorun, anneliğin ücretlendirilebilir olmaması veya tek yönlü olarak aileye hibe edilmiş bir yaşamın vicdanımızı sızlatıyor olması değil. Kadınlardan ücretsiz aldığımız her hizmet, içindeki yan etkiler yüzünden insanlığa daha pahalıya mal oluyor. Cinayet ve ahlaksızlıklar, ev içinde erdeme ulaşması çok zor olan kadınların yetiştirdiği çocuklar için mazeret kabul edilmeli. O zaman ev içi eğitime yatırım yapmaya başlamamızın yasal dayanakları için hareket geçebiliriz. Çocukları annelere emanet etmenin, içgüdüsel merhamet ve ilgiye duyulan ihtiyaçtan başka rasyonel kaynaklarına ihtiyacımızın olduğunu artık görmeliyiz. Ev içinde kadın kendini yetiştiremez ki çocuk yetiştirsin. Anne etkisini sıfırlayalım insan üzerindeki. İlk iki yıldan sonra anneleri, onları yalnızca sevsin. Onlara yeri geldiğinde bir baba, öğretmen, arkadaş,  kardeş, sırdaş olmasın! Evet, sadece anne olsun. Diğerleri başkalarının yapabileceği şeyler, annelerin değil. Çocuğun ahlaki ve mesleki gelişiminin yükünü annelerin üzerinden alalım. Ben, çocuklar ile anneler, pedagojik ve etik bir set koyalım. İnsan üretim ve yetiştirme modelimizi güncellememizin zamanı gelmiş olmalı. Kendi yaşamını çocuğu lehine, kendi aleyhine harcar. Benim önerim, herkesin yaşamı gibi, anneninki de biriciktir ve telafisi yoktur. Tanrı, yaratmayı muradettiği bir insan için daha önce yarattığı bir insanı heba etmiyor olmalıdır. Aksi, hiç adil olmazdı. İnsanların zihnindeki iyi bir anne, ideal bir annedir ve ideal bir anne, aslında kendisi ile çocuk arasında kalmış biridir.