Tekirdağ’ın Malkara İlçesinde, Hüsniye Hanım Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde… Okulun kıdemli öğretmenlerinden M.U. okul kantininde yanlış davranışlar sergileyen okulun öğrencisi Y.B.’yi uygun bir dile ile uyarıyor. Öğrenci ise, tam aksine beklenmedik bir tavır sergileyip öğretmeni ile tartışmaya, ağız dalaşına girmeyi tercih ediyor. Dinlemesi, saygı göstermesi, kendisine nasihat edip doğru yolu gösterdiği için öğretmenine teşekkür etmesi gereken öğrenci Y.B. ne mi yapıyor? Öğretmenine saldırıp, fiziksel şiddet uygulamaya kalkışıyor. Babası yaşındaki öğretmeni M.U.’yu yumruklamaya başlıyor. Öğretmenin yüzünde kanama meydana geliyor. Olay okul idaresine intikal ediyor. Okul idaresi ilgili öğrenci hakkında disiplin soruşturması başlatıyor. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü de bir açıklama yapıp “Öğrenci Y.B. Okul Disiplin İşleri Başkanlığı’na havale edildi. Konuyla ilgili öğretmen ve öğrenciden ifadeler alınacak. Disiplin kurulundan çıkacak karar doğrultusunda gereğini yapacağız. Okul içerisinde öğrenciye yakışmayan bir davranış. Kesinlikle hoş bir şey değil. Konunun takipçisi olacağız, gerekeni yapacağız” demekle yetiniyor. Medyaya baktım bu olayı bazı medya organları vermedi, bazıları da ufak bir haber yapmakla yetindi. Olay tam tersi bir şekilde cereyan etseydi ne olurdu acaba? Yani öğretmen öğrencisini yumruklasaydı olay medya da gündemden düşer miydi sizce? Öğretmen soruşturma geçirir, açığa alınır, veli tarafından tehdit edilir, okul idaresi tarafından azar işitir, meslektaşları arasında farklı bir gözle bakılmaya başlanır, yapılmayan edilmeyen kalmazdı. Durum öğrencide olunca, öğretmen polise şikayette bile bulunmamış. Durumu okul idaresine anlatmakla yetinmiş. Sonra da sosyal medyada öğretmenler kıyameti koparıp “öğretmenlere destek olmuyorsunuz”, “nerede öğretmenlerin itibarları”, “öğretmenime dokunma” gidi kampanyalar yapıyorlar. Haklılar mı, kesinlikle… Sonuna kadar hem de… Ama… Haddini aşan bu tür öğrencileri de “ödüllendirmemek” lazım. Öğrenciden şikayetçi olunmalı, gerekirse eğitim öğretimin dışına çıkartılıp Açık Öğretim Lisesi’nden eğitimine devam edilmesi sağlanmalıydı. Bu tür olaylarda genelde ya veli çağırılıp veli aracılığı ile öğrenciye bir ayar çekiliyor ya da 3 gün 5 gün gibi bir ‘kısa süreli uzaklaştırma’ cezası ile geçiştiriliyor. Ne bir okul değişim cezası uygulanıyor ne de eğitim öğretimin dışına çıkartılıp açık liseye kaydı yapılıyor. *** Tekirdağ Malkara’da yaşanan olaya benzer bir olay 2012 yılında Diyarbakır’da bir meslek lisesinde de yaşanıyor. Mefail adında bir öğrenci okul avlusunda uygunsuz davranışlarda bulunuyor. Kendisini uyaran nöbetçi müdür yardımcısı ile tartışıyor. Eline, parmakları arasında geçirdiği jiletler ile nöbetçi müdür yardımcısı İbrahim Hocayı yüzünden ve boynundan yaralıyor. Yüzü, kan revan içerisinde kalıyor. Üç beş öğretmen araya girip öğrenciyi zar zor zapt ediyorlar. Fenalaşan öğretmeni ambulans ile anında hastaneye kaldırıyorlar. Okul idaresi olayı hem polise bildiriyor hem de veliyi arayıp acilen okula gelmesini söylüyor. Polis ekipleri öğrenciyi alıp nezarethane götürüyor. Veli okula geldiğinde ise, okul idaresi kararlı ve tutarlı bir tutum sergileyip öğrencinin ilişki kesip öğrenciyi eğitim öğretimin dışına çıkarmak istiyor. Velinin tutumu ne oluyor, biliyor musunuz? Yıllarca düşünseniz, düşünsek aklımıza gelemeyecek bir cevap ile çocuğunu sahipleniyor baba: “Siz burada yüze yakın kişi çalışıyorsunuz. Bir çocuğa, Mefail’e sahip çıkamıyorsunuz. Ben baba olarak, bir tek kişi olarak, ona nasıl sahip çıkayım. Gelin affedin onu…” diyor. Duyunca nutkum tutulmuştu. Eminim sizin de nutkunuz tutuk şu anda. Bu olay da basında pek yer edinmemişti ne yazık ki. Olay tam tersi olsa, öğretmen öğrenciyi jiletlese veya öğrenci kan revan içerisinde kalsa, öğretmenin başına gelecekleri yazmama gerek yok sanırım. Hepiniz, hepimiz tahmin edebiliyoruzdur. Öğrencilerine eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalı, eğitim hakkı tanınmalı, şiddet uygulanmamalı, fikir kendilerini ifade edebilecekleri özgür sınıf ortamları ve bilimsel içerikli ders müfredatı elbette sunulmalı, buna kimsenin itirazı olmaz, olamaz… Yalnız… Kutsal bir mesleği icra eden, öz evlatlarıymış gibi onlarla ilgilenip vakit ayıran, maddi ve manevi desteklerini asla esirgemeyen, gecesini gündüzüne katıp çalışıp didinen öğretmenlere sahip çıkmak için de bir adım atılmalı. Ne gibi adımlar atmak ne gibi yasalar çıkartmak gerekiyor ne gibi caydırıcı yaptırımları uygulamaya sokmak gerekiyorsa tez elden yapmalıyız. Aksi takdirde öğretmenlik mesleği gittikçe düşüşe geçer ki, bu hem ülkemiz eğitim sistemi, hem de geleceğimiz ve yarınlarımız için çok da iyi olmayan sonuçları doğurur. Eğitimciye şiddet asla kabul edilemez... Ve anayasal suç sayılmalıdır. Saygılarımla... [email protected]