Nedir adım teorisi? Kısaca bulunduğumuz noktadan bir sonraki noktaya geçerken oradaki durumların kesin biçimde öngörülememesi durumudur diyebiliriz

Bir sonraki adım-durum hakkında ön fikir yürütülebilir ve olası seçenekler irdelenebilir. Ancak nihai durum ancak adım atıp o noktaya varıldığında yaşanarak öğrenilebilir.

Örneğin; iş kurmak istiyorsunuz ve bütün fizibilite çalışmalarınız yaptınız. Sonra yatırımlarınızı yaparak fikirlerinizi icraata dökmeye başladınız.

İşte bu noktadan itibaren o ana kadar hesapladığınız ihtimallerle birlikte hesaba katmadığınız/katamadığınız birtakım hususun da meydana geldiğinizi görmeye başlarsınız.

Örneği biraz daha açalım

Diyelim ki yenilenebilir enerji üretmek için yatırım yapmayı düşünüyorsunuz ve Rüzgâr Enerjisinde karar kıldınız. Öyle ya oralarda bir yerde sınırsız miktarda sürekli yer değiştiren bir hava akımı ve bunun oluşturduğu bir rüzgâr var.

İlk araştırmalarınız;

En çok rüzgârın nerede oluştuğu, 

Ne kadar enerji üretebileceğiniz ya da üretmek istediğiniz,

Rüzgârdan oluşan enerjinin nerede nasıl depolanacağı, 

Muhtemelen dağların tepesi gibi yüksek yerlere kuracağınız mevsimsel değişimlerde ulaşımı,

Kurulum yapacağınız bölgenin kime ait olduğu,

Bu bölgenin kiralamamı satın alma şeklinde mi elde edileceği,

Kurduğunuz sistemin kuruluş, işletme, bakım maliyetleri…

Gibi birçok konuyu araştırmalarınız sonucu inceler ortalama bir fikire ulaşırsınız.

Araştırmalarınız neticesinde % 70-80 (daha az veya çok olabilir) öngörü sahibi olursunuz ve uygun görürseniz yatırımınızı yaparsınız.

İşte geri kalan o yüzdelik dilim bizim adım teorimizin temelini oluşturuyor.

Yani gerideki o yüzdelik dilim öngörülemez siyasi gelişmeler, yeni ve daha verimli bir enerji türünün ortaya çıkması, idari çözümsüzlükler, ya da beklentilerinizin ötesinde fazla ilgi görmesi gibi….

Ancak işe başladığınız yani “ilk adımı” attıktan sonra yaşanacak olaylarla birlikte olumlu ya da olumsuz sonuçlar olarak dönütler başlar.

Bir başka örnek;

Diyelim ki; iklimi kuru bir coğrafyada memursunuz ve daha ılıman nemli bir iklimde yaşamayı hayal ediyorsunuz. Ya da karasal iklimi olan bir coğrafyadan nemli bir ortama gitmek zorundasınız ve bunu hiç istemiyorsunuz.

Örneğin; İç Anadolu bölgesinde karasal iklimde yaşıyorsunuz. Sıcağı ve denizi sevdiğiniz için Akdeniz ya da Ege bölgesinde yaşamak size daha çok cazip ya da hiç cazip olamayan bir fikir gibi görünüyor.

Planlarınız yapıp bu bölgelerde yerleşmek için gerekli girişimleri yapıyorsunuz ve nihayetinde bu bölgeye yerleşiyorsunuz. 

Bundan sonra gelişecek ve hesaba katmadığınız gelişmeler sizin o bölgeyi hiç sevmemenizi ya da çok hoşlanmaya başlamanızı sağlayabilir.

Örneğin; hareketli sosyal ortamları seven birisi iseniz kış aylarında buralarda yaşamak zamanla size çok sıkıcı gelebileceği gibi, sakinliğe ihtiyacınız olduğunu da fark edebilirsiniz.

Yani bunu ancak yeni duruma adım attıktan sonra oluşacak durumlar ve seçenekler belirleyecek ya da etkili olacaktır.

Özetle her adım sonrası yeni karşınıza yeni seçenekler çıkacaktır. Ve bu seçenekler sizlere yeni seçenekler, onlarda yine yeni seçenekler sunacaktır….

Her yeni “adım” önünüze öngörülebilir ve öngörülemez yeni seçenekler sunacaktır.

Atın adımınızı….