Dr. Hanife  yaptığı açıklamada;
 "Eski akademik performanslarına dönebilmesi için çocukları teşvik etmeli ancak zorlayıcı davranmamalıyız. Özellikle ikinci ve üçüncü sınıfa devam edecek öğrencilerin okul deneyimi oldukça sınırlı. Bu öğrenciler, bu yıl birinci sınıfa başlayacak öğrenciler gibi. Okulun ve sınıfın yapısı, kuralları ve benzeri hususlarda uyum sürecine tabi tutulmalıdır" uyarısında ve önerisinde bulundu.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından yayınlanan 2021-2022 yılı eğitim ve öğretim yılı takvimine göre yüz yüze eğitim 6 Eylül'de başlayacak olmasına yönelik olarak OMÜ Eğitim Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Hanife Esen Aygün ise, yeni dönemdeki okul sürecinde öğrencilere nasıl davranılması hussunda çeşitli bilgiler verdi. Dr. Hanife Esen Aygün, okulların açılmasıyla birlikte çocukların okula uyumu için gösterilecek çabanın öğrencileri güvende ve mutlu hissettireceğini dile getirdi.
''GEREKİRSE BU SÜRE UZATILABİLİR''
Dr. Hanife Esen Aygün, şunları söyledi:
"Okulların yüz yüze eğitime açılmasıyla birlikte sosyal-duygusal ve akademik açıdan yeniden uyum sürecini yaşıyor olacağız. Pandemi öncesi dönemde de okulun ilk haftası uyum sürecine ayrılıyor. Ancak şu an özel bir durum içerisinde bulunmamız sebebiyle gerekirse bu süre uzatılabilir. ocukların okula uyumu için gösterilen her türlü çaba, onların kendisini daha fazla güvende ve mutlu hissetmesine yardımcı olur. Böyle bir durumda çocuklar sosyal-duygusal açıdan da destelenmiş olacaktır. Özellikle okul öncesi eğitim ve ilkokul dönemindeki öğrenciler bilişsel yapıları gereği pandeminin boyutunu tam olarak kavrayamayabilir. Bu noktada hem ebeveynler hem de öğretmenlere önemli roller düşmekte. Bu nedenle okula uyumun yeniden sağlanması hususunda ebeveyn ve çocukların ihtiyaçları doğrultusunda önlemler alınabilir. Bununla birlikte, ortaokul ve lise öğrencileri geçmiş deneyimlerinden hareketle okula yeniden uyum sürecini daha hızlı atlatacaklar. Ancak yine bu yaş gruplarına da pandemiye yönelik tedbirler hakkında hatırlatma yapmakta fayda var. Eski akademik performanslarına dönebilmesi için çocukları teşvik etmeli ancak zorlayıcı davranmamalıyız. Özellikle ikinci ve üçüncü sınıfa devam edecek öğrencilerin okul deneyimi oldukça sınırlı. Bu öğrenciler tıpkı bu yıl birinci sınıfa başlayacak öğrenciler gibi olduğu üzere okulun ve sınıfın yapısı, kuralları ve benzeri hususlarda uyum sürecine tabi tutulmalıdır. Öğretmenler, ebeveynler ile iş birliği içerisinde olarak çocukların okuldan uzakta kaldıkları süre boyunca hangi gelişim alanlarında eksikleri olduğu ve hangi gelişim alanlarının daha fazla desteklenmeye ihtiyacı olduğunu belirlemeli ve bu doğrultuda hareket etmelidir. Böyle bir yaklaşım okulların kapalı kaldığı 1,5 yıl boyunca çocuklarda oluşan öğrenme kayıplarını telafisinde bize yardımcı olacaktır. Böylece alternatif yöntemlerden yararlanılabilir, çocuklarda oluşan öğrenme kayıplarını hızla telafi edebiliriz."