Ama Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde yaşanan darp olayında sonucun ne olduğunu biliyoruz. Basına yansıyan bilgiye göre, Tavşanlı Borsa İstanbul Anadolu Lisesi öğretmeni R.Ö. öğrencisi E.. tarafından sınıfta darp edilmiş. Öğretmene 5 gün 'iş göremez' raporu verilirken, 11. sınıf öğrencisi E.. ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmış. Ve şimdi sessizlik zamanı!
İnsanda şaşkınlık uyandırıyor. Şiddet söz konusu olduğunda konu öğretmen olunca, şiddet normal mi karşılanıyor, sorusunu akla getiriyor bu durum. Peki bu şiddet vakasında yapılan işlem emsal teşkil etmez mi? Olumsuz örnek değil midir? Kişileri benzer eyleme teşvik etmez mi?  Öğretmenleri kolay hedef haline getirmez mi? Görevi başındaki bir polis, bir bekçi darp edilseydi ve 5 gün iş göremez raporu verilseydi, şiddet uygulayana aynı işlem yapılır mıydı?
Ya da  yapılan işleme bakarak, maruz kaldığı darp sonucu 5 gün iş göremez raporu verilen öğretmen, şiddeti hak etmiş şeklinde mi yorumlamamız gerekiyor? Öğretmene şiddeti müstehak mı görmeliyiz?
Ne yazık ki öğretmenlik mesleğinin itibarı kalmadığı gibi öğretmenin görevi başındayken can güvenliği de kalmadı. Görevi başındaki öğretmene bir veli ya da bir öğrenci tarafından psikolojik ya da fiziksel şiddet artık sıradan bir olay haline geldi. Ne yazık ki farklı meslek gruplarına yapılan şiddet olayları görsel ve yazılı medyada defalarca işlenirken ve yetkililer tarafından kınanırken, söz konusu öğretmen olunca önemsenmiyor, göz ardı ediliyor. Neyazık ki bu yaklaşım meyilli kişileri cesaretlendirerek,  teşvik edici rol oynuyor. Dolayısıyla  şiddet vakalarının artmasına da sebep oluyor.  
Öğretmeni koruyan ciddi yaptırımlar olsaydı, durum böyle olur muydu? Örneğin geçtiğimiz günlerde TBMM’de onaylanan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda öğretmene şiddeti önleyici tedbirler neden alınmadı, kanuni düzenleme neden yapılmadı? Kaliteli bir eğitim öğretim için, öğretmenin mesleğini icra edeceği güvenli bir ortam olmazsa olmazdır. Kendini güvende hissetmeyen korku ve kaygı taşıyan, etkisi ve yetkisi olmayan bir öğretmen ciddi motivasyon sorunu yaşar. O halde çıkarılan meslek kanunu böylesine önemli bir soruna niçin çözüm getirmemiştir? Öğretmene şiddeti önleyici düzenlemeler neden ihmal edilmiştir?
Google üzerinde öğretmene şiddet vakalarını araştırmak istediğinizde, karşınıza çıkan sayısız vakalarla dehşetin boyutunu ve derinliğini görmek mümkün. Ölümle sonuçlanan şiddet vakalarıyla ürpertici sonuçlar karşısında vicdanlar sızlayacaktır. Daha kaç öğretmen darp edilecek? Daha kaç öğretmen hayattan koparılacak? 
Peki bu vahim durum ne zamana kadar devam edecek? Kuralsız, sınırsız öğrenciler yüzünden okullarda eğitim öğretim engeli bile yaşanıyor. Öğretmenlerin görevlerini rahatça yapabileceği güvenli eğitim öğretim ortamı sağlanamıyor, okula gerçekten eğitim almak için gelen öğrenciler ise ne yazık ki eğitim öğretim hakkından bile mahrum kalıyor. Daha da ilerisi öğretmenlere şiddet uygulayan bu kuralsız öğrenciler sadece öğretmenlerle de yetinmiyor diğer öğrencilere akran zorbalığı yapıyorlar, şiddet uyguluyorlar. Bunlar artık önü alınması gereken geç bile kalınmış temel sorunlardır ve ciddi yaptırımlarla bir ucundan tutmanın da vaktidir. 
İnsan bir yana, hiç bir canlının daha da ötesi bir eşyanın bile şiddete maruz bırakılması kabul edilemez. Hele ki öğretmenlik gibi kutsal bir mesleği icra eden elleri öpülesi öğretmenler şiddete maruz kalıyorsa bunu  yetkililer başta olmak üzere tüm toplumun yürekten kınaması gerekmez mi? Toplum halinde kınamak, engel olmak yerine sessiz kalma  eylemi akıllara durgunluk değil midir?   
Hal böyle iken “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diye yüceltilen  öğretmenin şiddete, darpa maruz bırakılması bir toplumun içinde bulunduğu tehlikenin habercisidir. Toplumsal değerlerin yıkıldığının, toplumun intihar ettiğinin bir göstergesidir.
Öğretmenlerini darp eden, öğretmenlerini katleden, öğretmenlerini değersizleştiren, itibarını sarsan, öğretmenlerini hedef haline getiren toplumlar; geleceğinin yol haritasını kaybetmiş toplumlardır. 
Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’mizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk “Ulusları kurtaracak olan yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” derken günümüze önemli mesaj bırakmıştır. Bu mesajın anlaşılması ve gereğinin yapılması dileğiyle…

KADRİYE DEMİREL
Eğitimci Yazar