Kadın olarak soruyorum, kadınların sesini duyuyor musunuz? Kadınlar kanunlarla tanınmış haklarını söylemde değil, eylemde görmek istiyor.

Kadınlar 8 Martlarda süslü sözlerle, fotoğraf  kareleriyle, kutlamalarla dile getirilen değeri ve saygıyı sadece duymak değil, hissetmek istiyor.
Kadınlar hakkı olanı istiyor. 
Kadınlar ekonomik, sosyal ve politik alanlarda fırsat eşitliği istiyor.
Kadınlar şiddet, cinayet, erken evlilik, aile baskısı, taciz, tecavüz ve çocuk yaşta evlilik haberlerinin konusu olmak istemiyor artık.
Milleti temsil eden bir mecliste, meclisteki milletvekilleri sayısının yarısı kadın değilse,
Milleti temsil edeceğini iddia eden siyasi partilerin yönetim kadrolarının yarısı kadın değilse, 
Resmi kurumların yönetici kadrolarının yarısı kadın değilse, 
Tüm çalışanları temsil ettiğini iddia eden ve üyelerinin yarısı kadınlardan oluşan sendikaların ve tüm Sivil Toplum Kuruluşlarının yönetim kadrolarının yarısı kadın değilse,
Meclisin, siyasi partilerin, Sivil Toplum Kuruluşlarının yönetim toplantılarında fotoğraf karelerini erkekler dolduruyorsa; kadın haklarının önemsendiği, hakkı olan hakkının, kadına verildiği söylemden öte geçmemiş demektir.
Kimse kimseyi kandırmasın, kadınlar sadece sayısal çokluk olarak kullanılıyor demektir.
Milleti, insanı, çalışanı temsil eden yapıların yönetim kadrolarında sembolik sayıda kadınlar görüyorsak; kadınların kanunlarla güvence altına alınmış haklarının uygulamada da kadına tanındığını inanamayız.
Gördüğümüz tablo ile ancak, kadınların karşı karşıya bırakıldığı fırsat eşitsizliğini belgelemiş oluruz. Kadını toplumu oluşturan zincirin en zayıf halkası olarak konumlandırmış oluruz.
Oysa kadın toplumu oluşturan halkaların diğer yarısıdır,  zayıf bırakılmış halkalarla güçlü bir toplum inşa edemeyiz.
 Kadının katılmadığı, kadının yok sayıldığı, kadın aklının önemsenmediği bir toplumsal yapı medeniyet yolculuğunda aksak ayakla yolun gerisinde kalır.
Haklarından vaz geçmeyen, inancını ve kendine olan güvenini asla kaybetmeyen güçlü ve cesur kadınlarla güçlü toplumlar olur. 
Eğer güçlü toplum hayalimiz varsa, kadınları toplumda güçlü halkalar olarak konumlandırmalıyız. Kadının aklını, üretkenliğini, bakış açısını ve emeğini yok saymamalıyız.
Eğer güçlü bir toplum hayalimiz varsa, Atatürk’ün bir asır önce yaptığı "Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur." tespitini masaya yatırmalı, reçete olarak ele almalıyız.
Eğer güçlü toplum gibi bir hayalimiz yoksa, kadınların sesini duymamaya, kadınları sadece sayısal çokluk olarak görmeye devam edip, samimiyetimizi sorgulamalıyız.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle bir kadın olarak, kanunlar önünde bana eşit haklar tanıyan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’mizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmet, minnet ve özlemle anıyor, şükranlarımı sunuyorum. 
İyi ki bir Atatürk geçmiş… Ruhu şad mekanı cennet olsun…
Kadriye Demirel
Eğitimci Yazar