Özel Okullarda emek sömürüsüne maruz kalan öğretmenlerimizin, sorunlarını duyurmak isterken engellenmesi, biber gazı ile karşılık görmesi ve gözaltı olayı çok üzücü ve düşündürücü! Dileriz bir daha yaşanmaz.

 Öte yandan eğitim sendikalarının da özel okullarda çalışan meslektaşlarımızın bu durumana kayıtsız kalması da ayrı bir durum değerlendirmesi gerektiriyor.

Ayrıca, MEB'in öğretmen istihdam yöntemlerinin, özel okullara etkisi de değerlendirilmesi gereken bir başka konu.

Ücretli öğretmenlik  uygulaması; düşük ücret ve yarı zamanlı sosyal güvenlik primi ödemesi ile  özel okullar için rol-model olmaktadır.

Özel okullarda çalışan öğretmenler; MEB'de çalışan ücretli öğretmenlerin gelirleri ve eksik yatan sosyal güvenlik  prim süresi ile, özel okulların şartları arasında sıkışarak çaresizlikten kendilerine sunulan şartlara razı bırakılmaktadır. 

 Evet, öğretmen; ya tamamen işsiz kalacak ya da düşük ücret ve ağır mesai koşullarına  rağmen çalışacak, üstelik hiç bir iş gevencesi olmadan tamamen iş verenin  şartlarını kabul eden sözleşmeyi imzasını atacak...

İşte tam da bu yüzden  özel okul çalışanı öğretmenlerimiz; taban maaş belirlenmesini, çalışma saatlerinin, izinlerinin, sosyal güvenlik primlerinin ve iş güvencelerinin güvence altına alınmasını istiyorlar. 

Kaderlerinin iş verenin  vicdanına bırakılmamasını insanca yaşayabilecekleri bir maaş  ve uygun çalışma koşulları oluşturulmasını ve bunların da kanunla güvence altına alınmasını talep ediyorlar.

Özel okul öğretmenleri sadece emeklerinin karşılığını istiyorlar, o kadar!

Tüm otoritelerin kabul ettiği  bir gerçek vardır, öğretmenler ne kadar huzurluysa eğitim de o kadar sorunsuz ilerler. Bu bağlamda öğretmenlerin sorunlarını çözmek aslında eğitime dair sorunları da çözme  anlamı taşır.

Sonuç olarak; ülkemizde var olan öğretmen ihtiyacını gidermek için ücretli öğretmen modelinden vazgeçip, ihtiyaç sayısı kadar öğretmen ataması yapılmalıdır. 

Kpss panlarıyla hazırda bekleyen öğretmenlerimiz okullarla buluşturulmalıdır.

Özel okullarda çalışan öğretmenlerimizin özlük-mali ve sosyal hakları güvence altına alınmalı, işverenin keyfiyetine bırakılmamalıdır.

Ve; öğretmen sendikaları  öğretmenlik mesleğini tüm boyutlarıyla sahiplenmelidir. Sendikalar;  özlük ve itibar söz konusu ise özel-devlet, atanmış-atanmamaış  ayrımı yapmaksızın öğretmenlerden taraf tavrını göstermelidir. 

Biz öğretmenler de mesleğimizin hakları ve itibarı söz konusu olduğunda birbirimizi ötekileştirmeden, demokratik kurallar çerçevesinde ortak tutum içinde olmalıyız.

Kadriye Demirel
Eğitimci  Yazar