Günlerden 9 Temmuz.  Tv başına kitlendiğim günlerden. Kabine ha açıklandı! Ha açıklanacak! Boru inşaası mı? Bir ülke inşaası! Sağlığından, Eğitimine. Sanayisinden, Ekonomisine. Dışişlerinden, İçişlerine. Sporundan, Sosyal Hizmetlerine, Turizmine kadar bir ülkenin portresi çizilecek! Kaderi çizilecek hani bir ülkenin kaderi! Kolay mı? Ne demek o? Şu demek? Zor dönemeçler içerir hayat. Ülkeyi bir beden gibi düşünün! Kanserli bir beden! Saçlar dökülmüş, Pek çok kez kemoterapi ye girmiş. Kan değerleri sürekli normal değerlerin dışında seyir ediyor. Beden halsiz! Beden Huzursuz! Beden Bıkkın! Hani pek çok kez enkaza uğramış! Beden düştü düşecek! Bedenin böyle zamanlarda iklimini belirleyen etkenler var. Ülkeninde! Huzur nasıl bir beden için birincil öneme sahipse, bir ülke içinde huzur o kadar paha biçilemez! Peki açıklanacak bu kabine de umut var mı? Pek çoğumuzda ki muhtemel cevabı tahmin ediyorum. Sürekli haber kanalına zapping yapıp durmam bundan! Bu zappingler,  umutlu olduğum anlamı taşıyor sayılmaz nacizane “ ama” (Bu arada, “Ama “kelimesini çok sevmem! Bir önceki kelimeyi öldürür ki, çok tasvip etmeyip, kullanmamayı da bilare tercih ederim. “ama”, bu “ama” biraz ışık saçan bir “ama”!) Acaba kim gelecek? Belki işte canım? Bir ışık hani yanmaz mı? “Hiç mi bir umut yok? “dercesine dön dolaş yine haber kanalı. Gerçek olan aslında bir iyi bir kötünün varlığı, takdir edersiniz ki. İyi olan; Bilgi. Kötü olansa;  Cehalet! Ki naçizane, Platonun da hocası olan ve   “kendini bil “ diyecek kadar derin bir filozof olan Sokrates,  bunun yıllar öncesinde farkında olarak “Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız cehaletin bedelini düşünün “ demiştir. Buradan çıkarımla denilebilinir ki, Kötü bir eğitimle ( Eğitim Sistemi ) muazzam bir nükleer bomba yaratabilirsiniz! (  Nükleer Bomba: En tehlikeli kitle imha silahıdır.) Kalitesiz, sistemsiz, gelişigüzel, yandaş politikalı bir Eğitim Sistemi, ilk olarak bir ülkenin tüm yapılarına sirayet eder ve dejenere olmasına sebebiyet verir.  Akabinde ise çökmesine neden olur. Biliyorum. Tanıdık ve düşündükçe iç karartıcı ama bir o kadar da realite! Bu arada haberlere git gel turlarına devam. E kulisten sesler yükseliyor tabi. Böyle süreçlerde olağan, “ o gelecek, bu geliyor “ gibi söylemler sahnede. Bir ara MEB Müsteşarı dillendi. Sonra bir ara 2003-2006 yılları arasında Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı yapan Prof. Ziya Selçuk’un adı dillendi. İşte o bilindik kara bulut, o canavar kelime “ama” lar dan farklı bir “ama” vizyonda! Sahi? Mümkün mü? Olabilir mi? Eğitimci! Hatta ve hatta işin mutfağından yetişmiş, usta bir eğitimci! Eğitimci bir Bakan! Hadi canım sende! Sonra bıyık altı tebessüm edip; “Hakkaten ya! Eğitimde Eğitimci bir Bakan!” diye düşünüyorsunuz belli belirsiz karnınızda o ılımtırak sancılar eşliğinde! Kalbiniz ısındı mı sizinde! Ya Heyecan? Heyecanlandınız mı? Yoksa sizde, “Yok Artık”! Mümkün mü? lerdey diniz? o sıralarda? Ki bu sevinç kıpırtıları içinde kara peçeli düşünceler bir perde çekse de arada, haber kanallarına dön dolaş derken kabine açıklandı ve ben dilimi ısırdım. Sahiden de ısırdım. Oldu! Sahiden de oldu! (Kalbim sanırım çalışıyor. Ya sizde ki?) 12 den! Neden mi? Bilenler bilir de, sözümüz bilmeyenlere. Teknoloji çağındayız malumunuz. Yazın Google’ ye, Prof. Ziya Selçuk kimdir?  Sersin gözlerinizin ve akıl görünüzün önüne biyografisini. Lakin benim yapmak ve aslında altını çizme istediğim, değerli Hocamızı tanımamıza done amaçlı  birkaç Anektodunu paylaşmak. Naçizane eğer birini tanımak istiyorsanız onun hayallerine ve donanımına bir bakın derim. Prof. Ziya Selçuk ‘un 2015 yılında katıldığı bir canlı yayındaki sözleri:  “Şöyle bir hayalim var. Bir Eğitim Fakültesi olucak.  Bir Öğretmen Akademisi olucak. “ Anekdot ; “İleride robotlardan dolayı çocuklarımız iş hayatına atılamayacaklar, işten atılacaklar. O yüzden okullar robotların beceremeyeceği alanlara yani temel insani özelliklerin geliştirilmesine yoğunlaşılmalı.” Bir başka anektod ; “Öğretmenleri eğitmeden, onları onore etmeden, onlara değer vermeden, 147 gibi öğretmeni şikayet eden hatları kaldırmadan, eğitim sorununu çözmüş olamazsınız, çözmek bir yana hallaç pamuğuna döndürürsünüz. Nasıl? Hala heyecanlanmadınız mı? Devam edelim mi? Edelim. İçimiz kıpır kıpır olmalı! Hani yeni bir aşk yaşıyormuşcasına! Kıpır kıpır ve bir o kadar coşkulu! Prof. Ziya Selçuk ‘dan bir Anektod  daha; “Araçları amaç kıldık; sınav kazanmayı sistemin gayesine dönüştürdük. ÖSYM,  bir dakikada soru çözebilenleri başarılı, iki dakikada çözebilenleri başarısız diye etiketlerken, aslında milyonlarca çocuğumuzun kendine olan güvenini yok eden bir kuruma dönüştü. Türkiye ‘de başarısız olarak etiketlenen on binlerce çocuğumuz dünyanın iyi üniversitelerinde pekala iyi üstün başarılar ortaya koydular. Ve bir önemli Anektod daha; “İyi yapamadığımız şeyleri daha çok yapmaya başladık. Hiç kimsenin İngilizce öğrenemediği bir sistemi on binlerce yeni öğretmen atayarak devam ettik.” Yine daha iyi tanıma maksatlı bir sunumu esnasında Değerli Hocamızın anlattığı hikaye ye bir göz atmanızı istirham ederim. “Biz ne hakla bir çocuğun hayatına dokunuyoruz?  1990 senesiydi sanırım. Beyoğlunda Öğretmenevinde, 90 yaşlarında bir hanımefendi, emekli bir emektar, bir öğretmenimiz. Şu masanın arkasına geçti ve kaybolmuş bir şekilde 24 Kasımda Öğretmenlere konuşuyor.  –“Sizler hepiniz öğretmensiniz değil mi? “ dedi.  –“Evet. Hepimiz öğretmeniz. ”  -“Çocukların yaşamına dokunuyorsunuz. Değil mi?“ -“Evet. “  dediler böyle hepsi gururla. -“ Ne hakla dokunuyorsunuz? “  dedi. “-Elinizde bir sertifika var diye, bir çocuğun hayatına dokunmak bu kadar mesuliyetsiz bir şey midir?” dedi. “-Sizin heyecanınız yoksa,  ilhamınız yoksa, cesaretiniz yoksa, lütfen çocukların hayatına dokunmayınız. Bu çok büyük sorumluluk isteyen bir şeydir.” Dedi                Sanırım artık başlığımızdaki soruyu yinelemeye gerek yok. Zira soruyu ben kendi adıma cevaplandıracağım. H-E-Y-E-C-A-N-L-I-Y-I-M! Yani umutluyum! Yani içim kıpır kıpır! Yani gözlerim ışık saçıyor! Hani diyeceğim;  “oldu bu iş! “ 9 Temmuz 2018 tarihli Twetini de paylaşalım mı? Hadi paylaşalım. Ne demiş MEB BAKANI  Değerli Hocamız Prof. Ziya Selçuk:  “Gençler!  Çocuklarım! Türk Çocukları! Artık bana emanetsiniz. Çağdaş ve Modern Eğitim Sistemi tercih değil, zorunluluktur. Kod dünyası bizi beklesin. Bilim ve teknolojinin ışığında Türkiye Cumhuriyeti’ni müreffeh devletler seviyesine hep beraber çıkaracağız.” E Hoş geldiniz! Sefalar getirdiniz! Yüreğimize şu sıcaklarda bir güzel su serptiniz! İyi ki de geldiniz….   Adettendir. Koltuklarına her yeni oturanların kulaklarına bir küpe lazım gelir değil mi? İliştirelim. Bugün Simit Yeriz Yarın BalrnBugün Tekneye Bineriz Yarın DolmuşarnBizim Hayatımızda Değişen Şeyler Somut Şeylerdir.rnDuygular Düşünceler Hisler Dualar Baki Kalır.rnALLAH Değişenlerden Korusun. Koray Avcı   Dip Not: Bu bir yazı dizisidir. Hadi gelin taslağı da biz şekillendirelim. İlk Bölümü “Tanıtımı” olsun. İkinci ve üçüncü kısmı olan “Gelişme ve Sonuç Bölümü “ dediğimiz bölümleri de, sizlerle, yani sizlerden gelen mailler ışığında, “Eğitim Sorunları “ ve “ Çözüm Önerileri “ başlıkları ile oluşturalım. e-mail adresim;“[email protected] “ İlki tamam! Sıra sizde. Eğitimde gördüğünüz sorunları ve çözüm önerilerinizi yazın. Sizlerin sesi olalım. Zira her birimizin amacı; ÇAĞDAŞ,BİLİMİN IŞIĞINDA, UZLAŞMACI, YAPICI, DAİMA İLERİYİ HEDEF ALAN GELİŞMİŞ VE AYDIN bir TÜRKİYE!   Lider Eğitimci Yazarlar Derneği Üyesi Nazmiye ESKİ