14144,23%-0,40
42,71% 0,05
50,20% 0,01
5955,70% 0,79
9603,36% 0,88
Türkiye'deki dört milyonu aşkın memur ve iki milyondan fazla memur emeklisini doğrudan ilgilendiren toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda, 2026 yılı için uygulanacak olan maaş zam oranları kesinleşti. Hükümet ve Memur Sendikaları Konfederasyonları arasında varılan mutabakata göre, memur maaşlarına 2026 yılının ilk altı ayında yüzde 11, ikinci altı ayında ise yüzde 7 oranında kümülatif artış yapılması karara bağlandı. Bu oranlar, memur ve memur emeklilerinin geleceğe dönük mali planlamaları için bir çerçeve çizerken, kamu çalışanları arasında enflasyon farkı ve ek zam beklentisi de artarak devam ediyor.
Gerçekleştirilen uzun süreli müzakereler neticesinde belirlenen yüzde 11 + yüzde 7 oranındaki maaş artışı, teknik olarak memurların 2026 yılındaki gelir artışının tabanını oluşturuyor. Ancak bu artış, sadece sözleşme ile garanti altına alınan zammı ifade ediyor. Memur maaşlarına yansıyacak olan asıl nihai zam oranı ise, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan enflasyon verileri üzerinden hesaplanacak olan enflasyon farkı ile şekillenecek.
Şu anki ekonomik projeksiyonlar ve geçmiş yılların enflasyon dinamikleri göz önüne alındığında, belirlenen toplu sözleşme zammının, gerçekleşen altı aylık enflasyonun altında kalması durumunda, aradaki fark memur maaşlarına enflasyon farkı zammı olarak eklenecek. Bu mekanizma, memurları yüksek enflasyon karşısında korumayı amaçlasa da, kamu çalışanları ve sendikalar, mevcut enflasyonist ortamda bu korumanın yetersiz kaldığı görüşünde.
Memur sendikalarının ve kamu çalışanlarının büyük bir kısmı, TÜİK tarafından açıklanan resmi tüketici fiyat endeksi (TÜFE) verilerinin, özellikle gıda, kira, ulaşım ve eğitim gibi temel harcama kalemlerindeki hayat pahalılığını tam olarak yansıtmadığını ileri sürüyor. Bu durum, belirlenen maaş zamlarının ve hesaplanan enflasyon farklarının, memurun satın alma gücündeki kaybı telafi etmede yetersiz kalmasına yol açıyor.
Bir memur sendikası temsilcisi yaptığı açıklamada, "Toplu sözleşme ile belirlenen oranlar bir tabandır, bunu anlıyoruz. Ancak önemli olan, memurun cüzdanındaki erimenin durdurulmasıdır. Resmi enflasyon rakamları ile sahadaki, pazardaki gerçek enflasyon arasında büyük bir uçurum var. Memur ailesinin ay sonunu getirmesi her geçen gün zorlaşıyor. Bu nedenle sadece enflasyon farkı değil, memurun refah seviyesini yükseltecek ciddi bir ek zam ve refah payı talep ediyoruz," ifadelerini kullandı.
Bu eleştiriler, son dönemde kamuoyunda sıkça tartışılan "hissedilen enflasyon" kavramını yeniden gündeme getiriyor. Memurlar, maaş zammı hesaplamalarında, dar gelirli kesimin bütçesine daha doğrudan etki eden kalemlerdeki fiyat artışlarının daha güçlü bir şekilde dikkate alınmasını istiyor.
Memur Sendikaları Konfederasyonları, toplu sözleşme masasında belirlenen oranların üzerine çıkılması için hükümete üç ayaklı bir zam paketi sunmakta ısrarcı. Bu paket, memurun ekonomik kayıplarını telafi etme ve yaşam kalitesini artırma hedefini taşıyor:
Enflasyon Farkı: TÜİK verilerine göre hesaplanan, toplu sözleşme zammını aşan altı aylık enflasyon oranı. Bu yasal bir zorunluluktur.
Ek Zam (Seyyanen Artış/Oransal İyileştirme): Memurun satın alma gücünü hızla restore etmek için belirlenen oranların ve enflasyon farkının üzerine yapılacak ilave bir artış. Bu genellikle seyyanen (tüm memurlara eşit miktarda) ya da taban aylığa yansıtılarak talep ediliyor.
Refah Payı: Enflasyonun üzerinde bir artış sağlayarak memurun ekonomik büyümeden ve artan refah seviyesinden pay almasını sağlayan, genellikle gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) artışına endekslenmesi istenen ilave zam oranı.
Sendikaların bu taleplerinin temelinde yatan düşünce, memurların sadece enflasyona karşı korunması değil, aynı zamanda hizmet verdikleri kamunun ekonomik ilerlemesine paralel olarak hayat standartlarının da yükseltilmesidir. Refah payı talebi, memurların ekonomik büyümenin meyvelerinden adil bir pay alması gerektiği prensibine dayanıyor.
Refah payı, sadece bir zam kalemi olmanın ötesinde, memuriyetin cazibesini artırma ve nitelikli personeli kamu hizmetinde tutma açısından da kritik bir öneme sahip. Ekonomistler, yüksek enflasyon dönemlerinde sadece enflasyon farkı ile yapılan zamların, alım gücünü korusa da memurun uzun vadede yoksullaşmasını engelleyemeyeceğine dikkat çekiyor.
"Ekonomik istikrarın sağlanması, sadece makroekonomik göstergelerle değil, aynı zamanda kamu hizmeti sunan personelin huzur ve motivasyonu ile de doğrudan ilgilidir," diyen bir iktisat uzmanı, "Hükümetin, 2026 yılı için belirlenen yüzde 11 ve yüzde 7'lik zammın üzerine, memur sendikalarıyla uzlaşarak bir refah payı formülü geliştirmesi, hem toplumsal refahı artıracak hem de kamu hizmetlerinin kalitesine pozitif yansıyacaktır. Bu, aynı zamanda memurların gelecek kaygısını hafifletmek adına da önemli bir sosyal politika adımı olacaktır," değerlendirmesinde bulundu.
Hükümet kanadından yapılan açıklamalarda ise, bütçe disiplininin korunmasının öncelikli olduğu ve memur maaş artışlarının belirlenmesinde Türkiye'nin ekonomik gerçeklerinin göz önünde bulundurulması gerektiği sıklıkla vurgulanıyor. Ancak son dönemde artan hayat pahalılığı ve memurların dile getirdiği geçim zorlukları, hükümeti ek iyileştirme yapma yönünde baskı altına almış durumda.
Özellikle yerel seçimler öncesi ve sonrasında kamuoyunda oluşan genel ekonomik hassasiyet, memurların ek zam ve refah payı taleplerinin karşılık bulma ihtimalini artırıyor. Memur maaşlarına enflasyon farkının yanı sıra ne oranda bir ek refah payı veya seyyanen artışın yansıtılacağı, önümüzdeki aylarda açıklanacak olan altı aylık enflasyon verileri ve hükümetin ek bütçe kararları ile netleşecek.
Memurlar ve sendikalar, 2026 yılının ilk zammının yapılacağı Ocak ayını dört gözle beklerken, hükümetin "Gönüllü Ek İyileştirme" veya "Refah Payı" adı altında bir ek artışla milyonlarca memurun taleplerine ne ölçüde yanıt vereceği, kamuoyunun en çok merak ettiği konuların başında geliyor. Memur maaşlarına ilişkin yapılacak her ek iyileştirme, sadece memurların değil, aynı zamanda memur emeklilerinin de aylıklarını doğrudan etkileyeceği için, bu karar Türkiye ekonomisi için büyük bir maliyet ve sosyal etki yaratacaktır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.