Eğitim

Okulda zorbalığı engellemenin yolları

Abone Ol

New York’taki Bronxdale Lisesi müdürü Carolyne Quintana, okul zorbalığı ile geleneksel cezalar yoluyla baş etmekle geçen yılların ardından okulunda “onarıcı adalet” yaklaşımlarını uygulamaya geçirdi, çünkü öğrencilerinin kendilerine güvenildiğini ve umursandıklarını hissetmelerini istedi.

“Olay sadece zorbalık vakalarıyla ilgili değildi, bütün bir okul kültürünü işin içine katmalıydık” diyor Quintana.

Bir topluluk yaratmak ve öğrenciler arasındaki “zarar vermeye yönelik örnekleri” ele almak için öğretmenler, çocukları, herkesin dinleme ve sesini duyurma olanağı bulduğu “onarıcı çemberlere” davet etti. Bronxdale Lisesi pek çok grup iletişiminde çemberleri kullanıyor.

Buna ebeveyn toplantıları ve dokuzuncu sınıf oryantasyonu da dahil. “Çemberler, öğretmenlerin sınıfta kullandığı Sokratik yöntemin doğal bir uzantısı aslında” diyor Quintana.

Doğru kültürü oluşturmak için önemli olan şey, iki haftada bir gerçekleşen danışma seansları – Quintana’ya göre bu “onarıcı çemberlerin kalbi” – ve Bronxdale’ki tüm yetişkinleri, öğrencilerin sosyal ve duygusal sağlığını gözetmeye çağıran rehberlik sistemi.

Bronxdale zorbalık oranlarını takip etmiyor, ancak Quintana öğrencilerin zorbalığın aldığı farklı şekillerin artık çok daha fazla bilincinde olduğunu ve birbirleriyle uzlaşma göstermeye ve akranları hakkındaki endişelerini ifade etmeye çok daha yatkın olduğunu anlatıyor.

Çocukları, sorumluluğu kabul etmeye, verilen zararı onarmaya ve bozulan ilişkileri düzeltmenin yollarını aramaya ikna eden bu onarıcı adalet modeli, eylemlerinin sonuçlarından dersler çıkarmalarını ve ahlaki bir kuralı içselleştirmelerini sağlıyor.

Zorbalık yüzünden okula gelmek istemeyen bazı öğrenciler artık geliyor. Üstelik kötü davranışlarda bulunan öğrenciler bundan hala sorumlu tutuluyor.

“Onarıcı uygulamalar disiplini ortadan kaldırmıyor” diye ekliyor Quintana. Bunun yerine geleneksel disiplin anlayışına yeni şeyler ekliyor. Örneğin, okuldan uzaklaştırılan çocuklar, neyi yanlış yaptıklarını ve bunun neden önemli olduğunu öğreniyorlar. “Çocukları lisenin ötesindeki bir hayata hazırlayacak olan şey onarıcı uygulamalardır” diyor okulun müdürü.

“Zorbalığı, bir karakter bozukluğu yerine paylaşılan değerleri bozan zarar verici bir eylem olarak ele almak, çocukların davranışlarının neden yanlış olduğunu anlamalarını, özür dilemelerini ve yanlışlarını telafi etmelerini teşvik ediyor” emekli bir okul müdürü ve yazar James Dillon.

“Zorbalık asla kabul edilebilir bir şey olmamalı ve öğrenciler bundan sorumlu tutulmalı. Ama aynı zamanda sadece sonuçlarının eziyetine katlanmakla kalmamalı, yaptıkları şeyin nasıl ve neden yanlış olduğunu öğrenmeliler” diyor Dillon.

“Cezalar işleri daha da kötüleştiriyor” diyor yazar Danah Boyd. “Okullar empati ile işe koyulmalı. Bir öğrenci neden diğer öğrencilere zarar verecek şeyler yapıyor?” Amerika’daki okullarda kötü davranışlarda bulunan çocuklara uygulanan “sıfır tolerans” politikalarının, bu uygulamayla hedeflenenin tam tersi bir etki yarattığı ortaya çıktı. Amerikan Psikoloji Derneği’nin konuya yönelik gerçekleştirdiği bir çalışmaya göre okullardaki sıfır tolerans politikaları okul iklimlerini daha da kötüleştirdi, öğrencilerin kötü davranışlarını daha fazla provoke etti ve azınlıklar için okuldan atılma ve uzaklaştırma oranlarının yükselmesine sebep oldu. Akranlarına kötü davranan çocuklara verilen “sorgusuz-sualsiz cezalar”, kişisel vicdanın ve bilinçliliğin gelişmesini engelledi. Çünkü cezalandırılan çocuk, sebep olduğu zarar yerine “adaletsiz” cezasına takılıp kalıyordu.

Sosyal medyaya gelince… Çocuklar arasındaki çirkin karşılıklı diyaloglar okul yöneticileri tarafından bir “bela” gibi algılanabilir. Çünkü okulların verdikleri alışıldık tepkilerin – kurullar, nutuklar ve disiplin işlemleri – çok az etkisi olmuş gibi görünüyor.

Okulların kullandığı mevcut kurallar ve cezaya dayalı yaklaşım, okullardaki zorbalığa yönelik endişeler üzerinde işe yaramıyor. Ve bu yaklaşım sosyal medya yoluyla yapılan zarar verici eylemleri önlemeye de yardımcı olmuyor çünkü okullar kuralları sosyal medya için getirmiyor.”

Okullar hem okul alanlarında hem de sanal dünyada öğrenciler arasındaki zorbalığı azaltmak için neler yapabilir? Sosyal bilim araştırmalarından ve okullardaki deneyimlerden yola çıkarak zorbalık, öğrenme ve sosyal medya konusundaki bazı uzmanlar, bu problem üzerine düşünmenin ve tepki vermenin yeni yollarını öneriyor:

Doğru kültürü oluşturun. Problemin sadece birkaç öğrencideki karakter bozukluklarından kaynaklandığını düşünmek ya da çocuklarını yetiştirirken başarılı olamadıkları için ebeveynleri suçlamak daha kolaydır.

İşin aslı çocuklar arasındaki agresyonu azaltmak için okul liderleri işe bina içindeki iklimle başlamalı. Otoriter ve hiyerarşik düzeni olan okullar, çocuklara önemli olanın iktidar sahibi yetişkinler tarafından kararlaştırılmış kurallara itaat etmek olduğunu öğretir. Oysa bu sadece öğrenciler arasındaki statü yarışını alevlendirir ki bu da zorbalığa ilham verir. Okul yetkililerinin ve öğretmenlerin önemli olanın ne olduğu konusunda öğrencilerle konuşması ve sonra birlikte üzerinde uzlaştıkları kolektif değerleri ve inançları desteklemesi çok daha iyi bir yaklaşım olacaktır. Yetişkinler çocukları kontrol etmek yerine onları etkilemeyi deneseler, onlara seslerini çok daha fazla duyurabilirler. Gerçek sorumluluk, birlikte alınan ve dile getirilen okul topluluğu değerlerine karşı duyulan sorumluluk olmalıdır.”

Kültürü değiştirme konusunda etkili çocukların öncülük etmesini teşvik edin. 2012 ve 2013 yıllarında 24,191 ortaokul öğrencisi ile gerçekleştirilen ve bir yıl süren bir çalışmada, sosyal bilimciler Betsy Levy Paluck, Hana Shepherd ve Peter Aronow, geniş sosyal bağlantıları olan çocukların okul normlarını değiştirme konusunda etkili olduklarını ortaya çıkardı. Bu etkili öğrenciler tarafından yaratılan ve yayılan zorbalık karşıtı mesajlar, okuldaki çatışmaları istatistiksel olarak önemli bir oranda azaltıyor. Öğrencileri ve öğretmenleri sosyal ve duygusal öğrenmeyle tanıştırın. “Okullarda eksik olan şey, öğrenmenin duygusal boyutu” diyor Sosyal ve Duygusal Öğrenme Enstitüsü Başkanı Janice Toben. 27 yıl boyunca ilk ve ortaokul çocuklarına kendini regüle etmeyi ve çatışmaları nasıl ele alacaklarını öğreten Toben, şu an öğretmenlere sosyal ve duygusal öğrenme ile ilgili en iyi uygulamalar hakkında eğitim veriyor.

“Öğretmenleri, öğrencilerinin sosyal ve duygusal dinamikleri ile ilgilenmeleri konusunda teşvik ediyoruz, çünkü öğrenme sosyal ve duygusaldır” diye ekliyor Toben. Okullar öğrenciler arasında daha fazla yüzyüze etkileşim için alan yaratabilir. Ayrıca bütün öğretmenleri, sorular sorma ve öğrencilerin kişisel ve sosyal bakış açılarına odaklanma konusunda teşvik edebilir. Bu tür şeyleri paylaşmak empati yaratır ve çocuklardaki duygusal becerileri geliştirir. Çocuklar duygularla ilgili kelime dağarcıklarını oluşturmayı, dürüst iletişim kurmayı ve sanal misillemeye direnmeyi öğrenirler.

Çoğunlukla zorbalık yapmayan ve bunu onaylamayan çocuklarla çalışın. Yakın arkadaş olan öğrenciler bir zorbanın “havasını söndürme” konusunda gayet başarılıdır, ancak çok az çocuk, akranlarına yöneltilen taciz dolu davranışları gördüklerinde araya girer. Zorbalığa şahit olan öğrenciler, ilgili ve kapsayıcı iklimi olan okullarda akranlarının yanında olmaya daha eğilimli olurlar, çünkü zorbalık okul normlarını ihlal eder. Peki ama okul liderleri bu çocukların güçlerini artırmayı nasıl sağlayabilir? Öncelikle, bir davranıştan dolayı - kendi yapmadıkları zorbalık – suçlar gibi görünen bir dille onları kendinizden uzaklaştırmayın. Bunun yerine daha güçlü bir okul inşa etme konusunda ne kadar önemli olduklarını söyleyin. Onlar daha iyi bir okul ortamı yaratma konusunda birer lider ve müttefikler. Bu onlara sürekli söylenebilir. “Olumlu değişimi ve zorbalığı önleme konusunda yeni adımlar atmayı harekete geçiren en önemli şey, öğrencilerin problemin sebebi değil çözümü olduğu inancıdır” diyor Dillon.

Öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin zorbalığa model oluşturmadıklarından emin olun. Çocuklar okulda yetişkinlerin birbirine kötü davrandıklarını gördüğünde, kendilerine ne söylenirse söylensin, bu tür bir davranışın normal olduğu sonucuna varmaktan kendilerini alamazlar. Öğretmenlerin ve koçların ders verdikleri öğrencilere zulmetmesi; örneğin hata yaptıkları için sporculara bağırması ya da çocukları sınıfta aşağılaması, insanlara karşı sert davranışlarda bulunmanın hayatın normali olduğu mesajının altını çizer.

{ "vars": { "account": "G-KW05LWMTBL" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }