Eğitimci Yazar Sedat DEGER etkili okul müdürlüğünün püf noktalarını sıralayan yazı dizisini paylaşmaya başladı. Yazı dizisinden ilkinde ise etkili ve okuluna olumlu katkı sağlamak isteyen okul yöneticisinin kin duygusu ile hareket etmemesi gerektiğine vurgu yaptı.

 

Normal yaşantı da olduğu gibi okul yöneticiliğinde de kin duygusu ile hareket etmek yapılması gereken işlerde çözüm değil bilakis daha da işlerin içinden çıkılmaz hal almasına sebep olmaktadır. Zira okul yöneticisi ile öğretmen hoşlarına gitmeyen yaşanılanları o anda bırakıp daha sonraki iş ve işlemlere yansıtmaması gerekirken; maalesef okul yöneticileri, yaşanılanlara kin duygularını karıştırıp sonraki süreçteki işlerde mevzuata uygun olmayan haksızlık ve adaletsizlik denecek kadar iş ve işlemlere imza atabilmektedirler. Burada krızi fırsata çevirmenin ve okulun ortamının bozulmasına engel olmanın püf noktası ise okul müdürünün kin duygusunu bir tarafa bırakıp okulun bir bütün olarak işlerinin yürütülmesine odaklanmasıdır. Yani kendi duygusundan öte sorumluluğu verilmiş okulun hedef ve başarısını öne çıkartmak olmalıdır.

Örneğin, diyelim ki bir okulda öğretmenin derse geç girmesinin, hatta zamanında derse girmesi konusunda uyarılması karşılığında idareciyle olumsuz bir iletişim yaşanılması durumunda okul müdürünün yapması gereken  öncelikle durumu çözümlemesi, eğer durum çözümlenmiyorsa sadece öğretmenin derse geç girme alışkanlığı davranışına karşı işlem başlatması ve açılan işlemi unutmuşçasına diğer tüm öğretmenlere karşı nasıl düşünce ve yaklaşım içindeyse o öğretmene de aynen aynı davranış örüntüsüne devam etmesidir. Bunu yapmayarak öğretmenin daha sonra atacağı adımlarda, ders programında ve nöbet işlemlerinde değişikliğe gitmesi, diğer öğretmenlerden farklı işlemlere ve uygulamalara maruz bırakması bir müdürün durumu çözmeyeceği gibi hem öğretmenin performansını düşürecektir hemde okul müdürünün okulun daha ileriye gitmesi için haracaması gereken zamanın boşa harcanmasına ve dolayısıyla da eğitim öğretim işlerinin dışında boşa kürek çekmesine sebep olmaktadır. Zaten yaşanmış birçok olaya baktığımızda, bir öğretmen ile yaşadığı durum sonrasında veya öğretmenin yapmış olduğu hareket sonrasında başka iş ve işlemlerde öğretmene karşı” nasıl adım atarımda öğretmene bir şey yapmış olurum edasıyla” hareket eden müdürlerin okullarına baktığımızda, sorunların çözülmediği aksine attığı adımların sonrasında sorunların daha da büyüdüğü hatta sorunların okulun tüm birimlerine kangren gibi yayılarak okulun işlerini yavaşlattığı, çalışamaz hale getirdiği görülmektedir.

 

 Zaten amacı sorun çözmek ve okulun geleceği olan bir okul yöneticisi, başka bir olaya bağlandırarak başka iş ve işlemlerde öğretmene karşı mevzuata aykırı, etik olmayan veya diğer öğretmenlerden ayrı muamelelere maruz bırakmaz. Bir okul yöneticisinin her zaman atacağı bir adımda kendisine sorması gereken soruların başında “ Ben bu uygulamayı her öğretmene aynı olacak şekilde mi yapıyorum ?” “ Ben bu adımı geçenlerde yaşadığımız durum üzerine mi yapıyorum ?” “ Yapacağım bu işlem, mevzuata ve etik ilkelerine en önemlisi vicdana uygun mu ? “  şeklinde olmalı. İşin özü etkili bir müdür, yönetim görevi olarak sorumluluğuna verilmiş görevin yetkisini kullanırken azıcık dahi olsa kendi şahsına yapılmış olarak düşündüğü hareketlere cevap niteliğinde adımlar atmamalı; aksine attığı adımlar, yapılması gereken işin nefsi duygulara hizmet etmeden okulun daha iyi konuma getirmesine vesile olacak şekilde olması gerekir.

 

Kısacası etkili ve okulunu düşünen okul müdürü olmanın püf noktalarından birisi, atacağı adımlarda kin duygusunu bir kenara bırakarak hiçbir eğitimci paydaşına olumsuz bir davranış örüntüsü içinde olmamaktır.

Sedat DEĞER/Eğitimci Yazar