Üniversitede doktora programında yürüttüğüm bir derste, doktora öğrencilerinden “Issız bir adaya düştünüz. Adada yaşayan insanlar var. Modern dünyanın kazanımlarını oraya taşımak istiyorsunuz. İlk olarak okul kurmanız gerekiyor. Eğitim gördüğünüz, modern dünyadakine benzer bir okul kurmak istemiyorsunuz. Nasıl bir okul kurmak isterdiniz?” Diye sordum. Öğrenciler mevcut okulun dışında çok fazla öneri getiremediler. Hatta kurdukları okul, malumun tekrarı niteliğindeydi. Bazı öğrenciler, bu soruyu neden onlara sorduğumu merak ettiklerini ifade ettiler. Onlara Godin Seth’in olayını anlattım: Seth ailesi ile birlikte Fransa’da tatilde iken, otoyolun sağında ve solundaki geniş, yeşil çayırlarda otlayan inekleri görünce çok mutlu olmuşlar. 15-20 km gidince, çayırlardaki inekler, artık onlar için ilginç olmamaya başlamış. Seth ve ailesi birbirine benzeyen ineklere bakmaktan sıkılmış. Bu inekler çok sağlıklı, günde 35 litre süt verme kapasitesine sahip, kalite belgesine haiz inekler olabilir. Ancak, birbirine benzeyen bu ineklerin belirli bir aşamadan sonra cazibesini yitirdiğini fark etmişler. Seth, acaba ineklerin bir kısmı mor olsaydı nasıl olurdu? Sorusunu sorup, ineklere yeniden bakmaya başlamış. Benim doktora dersinde sorduğum sorunun da altında “Mor İnek” yaklaşımı vardı. Öğrencilerden mevcut okulun dışında farklı bir okul tasarımı yapmalarını, okulu yeniden tanımlamalarını istemiştim. Başka bir anlatımla, okulla ilgili “Mor İnek” yaklaşımını kullanmalarını beklemiştim. 2018 yılı Temmuz ayı içerisinde Polonya’nın Wroclaw kentinde düzenlenen bir kongreye keynote speaker olarak davet edildim. Kongrenin yakınında bulunan bir alışveriş merkezinde bulunan ayakkabıcı dükkânı ilgimi çekti. Ayakkabıcı dükkânında hiç ayakkabı yoktu. Dükkânda her masada dokunmatik ekranı olan bilgisayarlar vardı. Müşteriler sanal ortama yüklenmiş olan ayakkabı modellerini üç boyutlu olarak inceledikten sonra, ayakkabının kodunu müşteri temsilcisine veriyorlar, depodan gelen ayakkabıyı beğenirlerse alıyorlardı. Doktora öğrencimiz Ali Duran bu dükkânın öğleden sonra 16.00’dan itibaren çok yoğun olduğunu söyledi. Ayakkabıları sergilemek için geniş ya da uzun dükkânları kiralamak yerine, dar alanda daha fazla model ayakkabıyı satmak bana çok mantıklı geldi. Ayakkabı dükkânının sahibi yaptığı işte “Mor İnek” yaklaşımını kullanmıştı. Türkiye’de devlet okulları birbirine benzer. Fiziki mekânlar, standartlar, öğretmenler, öğrenciler, ders araç-gereci üç aşağı beş yukarı birbirinin aynısıdır. Devlet okulunun muadili olan diğer devlet okulu da çok farklı değildir. Devletteki eğitim yöneticileri ve okul yöneticileri “Mor İnek” yaklaşımını kullanmadıkları gibi, risk almaya da yaklaşmazlar. Okulu yeniden tasarlamayı, farklı bir değer önerisi geliştirmeyi, farklı ve çarpıcı bir eğitim hizmeti sunmayı hiç düşünmezler. Bu yüzden de okul, kendi doğru ya da yanlışları içerisinde klonlanır ve kanser özelliği gösteren hücreler, bu şekilde klonlandığı için diğer yapılara sirayet eder. Türkiye’de özel okullar, bazı özelliklerini devlet okullarından alır. Devlet okullarını taklit eder. Doğal olarak rakibi olan özel okulların yaptıklarını aynen tekrar ettikleri için eğitim sektöründe emtialaşma (benzeşme) meydana gelir. Emtialaşan okullar, birbirileriyle rekabet edebilmek için fiyat kırmaya, ek olanaklar sunmaya, daha ucuz eğitim hizmeti vermeye ve öğrencilerin gelişimine katkısı olmayacak gereksiz uygulamalara yönelmeye başlar. Emtialaşarak markalaşmak mümkün değildir. Bir mahallede açılan süpermarketin karşısına açılan diğer süpermarket aynı işi yaptığı sürece markalaşamaz. Çünkü marketin birisi karpuzun kilosunu 2 liraya diğeri 1 lira 90 kuruşa satarak müşteri tavlamaya çalışır. Süreç içerisinde birisi tasfiye olur. Asla bir Wal-Mart oluşmaz. Wal-Mart’ı dünya markası yapan strateji, farklı ve çarpıcı alışveriş hizmeti sunmasıdır. Bir okulda öğretmenler, bir üniversitede öğretim üyeleri aynı şekilde araştırma yapar, aynı şekilde ders anlatırlarsa, “Mor İnek” yaklaşımını yaratamaz. Burada farklılaşan, marka olan yaptığı mesleği, benzerlerinden ayrıştıran, farklı bir konuma taşıyan, değerleri yaratabilen öğretmen ya da öğretim üyeleri olacaktır. Ders anlatma stili, materyal kullanımı, sınav tarzı, öğrencileriyle ilişkilerinde farklı yaklaşımı tercih eden öğretmen ve öğretim üyeleri; eğitimde “Mor İnek” yaklaşımını etkili kullanmaktadır. “Mor İnek” benzetmesinin altında yatan ana fikir, iyi ve güzel bile olsalar, son derece birbirine benzeyen bir dizi ürün veya hizmet arasından fırlayan farklı ve çarpıcı bir ürüne sahip olamadığınız sürece, hedef kitlenin dikkatini çekmede ve daha fazla talep etmelerini sağlamada başarısız olunacağı gerçeğidir. İşiniz ne olursa olsun, farklı ve çarpıcı bir hale getirmenin yollarını düşünmek gerekir. Durmadan, sürekli olarak “Mor İneği” üretmeye çalışmak önemlidir. İneği mor boya ile boyayınca maalesef “Mor İnek” yaklaşımı gerçekleşmez. Burada önemli olan “Mor İneği” sürekli üretecek yöntem ve teknikleri geliştirmektir. Okulda öğrencilerin yaratıcı düşünmeleri, eleştirel düşünme kapasitesine sahip olmaları, iş yapma, öğrenme, uygulama yöntemlerini sorgulamaları, inovatif uygulamalara yönelmeleri, “Mor İnek” yaklaşımıdır. 21. Yüzyıl becerileri göz önüne alındığında mevcut bilgi ve beceri düzeyine sahip olan, inovatif düşünebilen, yaratıcı fikirler ileri sürebilen kişiler, toplumlar ve ülkeler farklı bir rekabet avantajına sahip olacağı ileri sürülmektedir. Her öğrenci, her öğretmen yaptığı işi daha farklı nasıl yapabilirim? Sorusuna yanıt aramalı ve daima “Mor İneği” yaratma yönünde çaba sarf etmelidir. Eğitimde, sanayide, ticarette, teknolojide farklılaşmayan yapıların sıradan ve etkisiz olmasının dışında, yaratabileceği etkinlikler sınırlıdır. G. F. Gause 1930 yılında küçük organizmalar üzerinde deney yaptı. Bir cam kavanoz içerisine sınırlı miktarda yiyecek ile birlikte, aynı familyadan ama farklı türlerden iki adet tek hücreli canlı koydu. Bu küçük yaratıkların birbirleriyle iş birliği içerisine girdiği ve sınırlı yiyeceği paylaştıkları görüldü. Gause, deneyin ikinci aşamasında kavanozun içerisine aynı türden ve aynı familyadan iki adet tek hücreli ve sınırlı miktarda yiyecek koydu. Deney esnasında aynı türden ve aynı familyadan olan canlıların birbirleriyle kavga ettikleri ve birbirini öldürdüğünü gözledi. Sonuç olarak, aynı familyadan farklı türler birbirine yaşam alanı sunarken, aynı familyadan ve aynı türden olan canlılar birbirlerini yok etmektedir. Eğitim sektöründeki okul türleri, kısa zamanda emtialaşmaya son verip farklı olan “Mor İneği” yaratamazlarsa, birbirlerinin yaşamını sonlandırmaya çalışacaklardır. Sonuç olarak, emtilaşma diğer sektörlerde olduğu gibi eğitim sektörünün de en önemli meydan okuyucularından birisidir. Emtilaşmadan kurtulmanın yolu “Farklı Değer Önerisi Yaratmak” için “Mor İnek” yaklaşımını benimsemek, bireysel ve kolektif zekâyı örgütsel ortamda aktif hale getirmeye çalışmaktır. Türkiye’de 2014 yılından itibaren hızlı bir şekilde sayıları artan özel okulların bir kısmı incelendiğinde, sadece tabelalarında, dış cephe boyalarında farklılaşma yaşandığı içerikte ve ek kazanımlarda benzeşik özelliklere sahip oldukları görülmektedir. Montessori Okulları, Doğa Koleji, Bilfen gibi okullar kısmen de olsa farklılıklara yönelmiş olsalar da, “Mor İnek” yaklaşımını yaratmada sınırlı etki alanına sahip oldukları ileri sürülebilir. Okul, materyal, program, öğretmen ve çevre yeniden düzenlenmeli ve yeni bir okul tipi tasarlanmalıdır. Bu okul tipi ile öğrencilerin, velilerin, toplumun huzuruna çıkmak gerekir. Kaynaklar Kırım, A. (2011). Mor İneğin Akıllısı. İstanbul: Merinek Yayınları.