Gölcük depreminde 3 gün kaldığı göçük altından çıkıp dünya rekortmeni olan Ufuk Koçak, İzmir depremini duyduğunda 17 Ağustos 1999'daki acıyı yaşadıklarını söyleyerek, "Ben 1999 Depremini yaşadığımda her şey böyle değildi, çok büyük organizasyonsuzluklar vardı. Bizim arkamızda kimse durmadı" dedi.
Türkiye'nin yakın tarihinde gerçekleşen en büyük felaketlerden biri olan 17 Ağustos Gölcük depreminin üzerinden 21 yıl geçti. Deprem anında Gölcük'te bulunan Ufuk Koçak, enkaz altında kaldı. Ayakları kolonun altında kalan Koçak, enkazdan 3 gün sonra kurtarılabildi. Kangren olması nedeniyle 2 bacağını birden kaybeden Koçak, daha sonra yeniden başladığı yaşamına sayısız başarı sığdırdı. 3 kaldığı göçük altından çıkıp Dünya Engelliler Serbest Dalış Rekoruna imza atan Koçak, İzmir'deki depremzedelere umut olmak için İhlas Haber Ajansı (İHA)'ya konuştu. Deprem gerçeğinde insanların canlarının yanmaması için sağlam binaların inşa edilmesi ve insanların bilinçlenmesi gerektiğine dikkat çeken Koçak, İzmir Depremi'ni duyduğunda büyük hüzün yaşadığını ifade etti.

"O KÜLTÜRSÜZLÜK, CEHALET ENKAZININ ALTINDA KALDIM"
Kendisi de göçük altında kaldığı için İzmir Depremi'nde göçük altında kalan insanların neler yaşadığını çok iyi anlayabildiğini ifade eden Koçak, "Deprem aslında doğal bir olay, maalesef biz onu felakete çeviriyoruz. Bu enkaz denilen şey bir çaresizlik. Ben 3 gün enkaz altında kaldığım için bunu biliyorum. Bugün de bir mutlu haber aldık, bir bebeğimiz de 92 saat sonra enkaz altından çıkmış. Ben 3 gün boyunca enkaz altında neler yaşadığımı çok iyi bildiğim için o küçük çocuğun neler yaşamış olabileceğini telaffuz edemiyorum. Bu bizim için mutluluk verici ama bir yerde de oturup düşünmemiz lazım, bu çocuklar neden enkaz altında, bu binalar neden yıkılıyor? Ben 17 Ağustos Depremi sonrasında da söyledim. Bizim aslında bina sorunumuz değil, çok ciddi bir ahlak sorunumuz var. 1999 Depreminde ben insan yığınlarının altında kaldım. O kültürsüzlük, cehaletin enkazının altında kaldım. Görüyorum ki bugün de o devam ediyor. Deprem aslında bir gerçek, depremler devam edecek. Bizim artık silkelenip o kültürümüzde olan dürüstlüğümüzü, ahlakımızı yeniden kazanıp, binalarımızı şehirlerimizi ona göre kurmamız gerekiyor. Arama kurtarma ekiplerinin çalışmalarını çok takdir ediyorum. İyi niyetlerini bir kenara bırakıyorum. İnşallah bu ülkedeki o donanımlı insanlara bir daha ihtiyaç duymayız" dedi.

"BİZİ BİNALARDA HAYATTA TUTACAK EN ÖNEMLİ ŞEY YAŞAM ÜGENİ"
Gölcük Depremi'nden sonraki yaşam hikayesini anlatan Koçak, deprem konusunda alınması gereken önlemlere dikkat çekerek, "Şu anda ben yeni bir hazırlık içerisindeyim. Bir zirveye tırmanacağım. Henüz onu açıklamıyoruz. Ama bu arada 2 tane dünya serbest dalış rekorum var. Yaşam koçluğu yapıyorum, Kocaeli Kent Konseyinin engelliler meclisi başkanıyım. Yazarım, yaşadıklarımı kitap haline getirdim ve yaşadıklarımı insanlarla paylaştım. Bence bizi binalarda hayatta tutacak en önemli şey yaşam üçgeni. Bugün enkaz altından çıkan o çocuğumuz da muhtemelen orada bulunmuş ve yaşam üçgeni oluşturabilmiş. Bizim bunu düşünmemiz lazım, evimizde nerelerde yaşam üçgeni oluşturabileceğimizi bilmeliyiz. Eşyalarımızı sabitlemeliyiz. İzmir Depreminde güvenlik kamerası görüntülerinde gördük. İnsanlar masaların altına girmeye çalıştı. Tekerlekli sandalyelerin üzerinde birbirlerine çarparak yaralandılar. Depremden sonrası için mutlaka bir deprem çantası oluşturmamız lazım. Deprem sonrasında ailenizle ortak bir toplanma yeri belirlenmesi gerekiyor. Sık sık tatbikat yapmak gerekiyor. Diyorum ki mutlaka yatağınızın yanında bir pet şişe su bulundurun. Belki o oradayken sizi kurtaracaktır" diye konuştu.

"İZMİR'DEKİ GÖRÜNTÜLERİ İZLEDİĞİMİZ DE O ACILARI TEKRAR TEKRAR YAŞIYORUZ"
İzmir Depremi'ndeki depremi duyduğunda oradaki insanlar için neler yapabileceğini düşündüğünü kaydeden Ufuk Koçak, "Ben bunları insanlara anlattığımda kendilerine biraz daha yakın hissediyorlar. Akademik bilgi çok önemlidir ama 'depreme dayanıklı konutta oturun' demekle olmuyor. Maddi durumum el vermediği için deprem güvenliği bulunan konutta. Benim enkazın altından dünya rekoruna giden yolculuğumda her zaman önce tevekkülü öğrenmek gerekiyor dedim. Tevekkül enkaz altı için de üstü için de şarttır. İzmir'deki görüntüleri izlediğimiz o acıları tekrar tekrar yaşıyoruz. Bendeki reaksiyon o insanlar için ne yapabilirim oldu. Ben 1999 depremini yaşadığımda her şey böyle değildi, çok büyük organizasyonsuzluklar vardı. Bizim arkamızda kimse durmadı. Kendi yolumuzu kendimiz bulmak zorunda kaldık. Bugün öyle değil, yol gösteren ve destek olan insanlar var. İlk başta gitmek istedim ama orada kalabalık yapmak istemedim. Ortalık biraz daha sakinleşsin, sonrasında moral ve destek için bunu yaşamış ve hayatını devam ettiren bir insan olarak yaşam hikayemi, neler yapmamız gerektiğini mutlaka anlatmak isterim" şeklinde konuştu.