Öğrencilerimizin yüzde 59`u dinlediğini, yüzde 39`u okuduğunu anlamıyorTüm dünyada eğitim alanında faaliyet gösteren ölçme ve değerlendirme kurumu CİTO’nun Türkiye oluşumu “CİTO Türkiye”nin, ilk raporuna göre: 11 bin 578 öğrencinin %59’u dinlediklerini, %39 ise okuduğunu anlamıyor. Eğitimdeki en önemli sorun, dinlemeyi, anlamayı, anlatmayı ve yazmayı öğretememektir. Eğitim fakültelerinde, öğretmen adayları, dinlemeyi, anlamayı, anlatmayı ve yazmayı nasıl öğretecekleri konusunda yeterince beceri sahibi olamamaktadır. CİTO’nun araştırmasına göre öğretmenlerimiz sadece bilgi aktarmaktadır. Mesleğim gereği eğitim fakültesinde Türkçenin eğitimi ve öğretimi derslerine girerdim. Bu dersin üzerinde hassasiyetle dururdum. Öğretmen adayı bir öğrencimin, Türkçeyi, sınıfta öğrencilerine öğretemediği zaman meydana gelen aksaklıkta benim payımın çok büyük olabileceğini düşünürdüm. Bu vesile ile öğretmen adayı öğrencilerimin, Türkçeyi nasıl öğretmeleri gerektiğini uygulamalı bir şekilde taviz vermeden öğretmeye çalışırdım. Bütün derslerin programlarında yer alan dinleme eğitimini, anlama eğitimini, anlatma ve yazma eğitimini vurgulayan 1924 yılına ait ders programını öğretmekle meşguldüm. Bu nedenle daha geniş kitlelere ulaşabilmek için 1924 yılına ait Türkçe Dersi Programının dilini sadeleştirip örneklerle analiz eden “Türkçe Dersi Eğitimi Özel Öğretim Yöntemleri I-II adlı kitabımın üçüncü baskısını yayımladım. Türkçe dersi, sadece isim, sıfat, fiil, hikâye veya masalı ezberletme veya bu bilgileri öğrencilere nakletme dersi değil; anlamayı, dinlemeyi, anlatmayı ve yazmayı öğrenme ve öğretme dersidir.  Bir öğrenci isim, sıfat veya hikâyeyi ezberlediğinde 80 hatta 90 alabilir ama dinlemeyi, anlamayı, anlatmayı ve yazmayı öğrenemez.1924-2005 arası İlköğretim Türkçe programlarında dinlemeyi, okumayı, anlamayı, anlatmayı ve yazmayı öğretebilme konusunda çok hassas davranılmıştır. Sadece Türkçe dersinde değil, matematik, fizik, kimya, tarih, coğrafya, fen bilgisi, sosyal bilgiler gibi diğer derslerin programlarında da dinlemeyi, okumayı, anlamayı, anlatmayı ve yazmayı öğretebilme konusunda ısrarla durulmuştur.  Fakat eğitim fakültelerinde, öğretmen adaylarına, 1924-2005 yıllarındaki derslerin programlarında var olan dinleme, okuma, anlama gibi beceriler verilmediği için öğretmen adayı, kendine konu anlatma makinesi olarak rol biçmiştir…  2006’dan önceki bütün derslerin programlarında Türkçe öğretmeni, isim ve çeşitlerini; matematik öğretmeni dört işlemi, kimya öğretmeni oksijeni, fizik öğretmeni ayna ve çeşitlerini, biyoloji öğretmeni bitkileri, tarih öğretmeni Kurtuluş Savaşını, coğrafya öğretmeni Yeşilırmak havzasını anlatırken dinlemeyi, anlamayı, anlatmayı ve yazmayı öğretmeleri gerekir.  Emekli matematik öğretmeni Yusuf Bey diyor ki “İlk yıllarda öğrencilere formülleri verirdim, problemleri çözerdim, öğrenciler de ezberlerdi ve çok iyi not alırlardı. Mesleğimin son yıllarına doğru öğrencilerimin okuduğunu veya dinlediğini anlaması gerektiğini fark ettim. Öğrencinin problemi okuması, problemin ne istediğini anlaması, yorum yapması ve bu aşamalardan sonra problemi çözebileceğine inanması gerektiğini anladım.  Bir öğretmen arkadaşımın uyarısıyla matematik programını okudum. Matematik programında önce dinlemeyi, anlamayı, anlatmayı öğretmemiz daha sonra konulara geçmemiz gerektiğini anladım. Bu anlayıştan sonra öğrenciye dinlemeyi, anlamayı, yorum yapmayı ve yazmayı öğrettim. Daha sonra öğrencilerimin problem çözmelerini istedim. Böylece öğrencilerimin beyinlerinin daha çok geliştiğini ve ezberleme oranının düştüğünü gördüm.” Yukarıdaki örneğe bakılırsa her öğretmen ilgili olduğu dersin programını çok iyi okumalı ve uygulamalıdır. Bilgi nakleden ve çok konuşan klâsik öğretmen anlayışından kurtulamadığımız zaman dinlemeyi, anlamayı, anlatmayı, yazmayı öğrenemeyeceğiz ve öğretemeyeceğiz. Özet:Amacımız; anlamayı, dinlemeyi, anlatmayı ve yazmayı öğrenmek ve öğretmektir. Amacımıza ulaşırken matematik öğretmeni dört işlemi, kimya öğretmeni oksijeni, fizik öğretmeni ayna ve çeşitlerini, biyoloji öğretmeni bitkileri, tarih öğretmeni Kurtuluş Savaşını, coğrafya öğretmeni Yeşilırmak havzasını araç olarak kullanacaktır. Okullarımızda amaçlar ile araçlar yer değiştiği için anlamayı, dinlemeyi, anlatmayı ve yazmayı öğretemiyoruz.Selam ve Saygılarımla…