TBMM (AA)- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği'ne (AB) yönelik, "Şayet, bize karşı örtülü bir yaptırım gibi kullandıkları vize dayatması başta olmak üzere haksızlıklarından geri dönerlerse, kendi yanlışlarını düzeltmiş olurlar. Yapmazlarsa siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri olarak bizden herhangi bir beklentiye girme hakkını tümüyle kaybederler." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, TBMM'nin 28. Dönem 2. Yasama Yılı açılışı dolayısıyla Meclis Genel Kurulunda konuştu.

Türkiye'nin gücünün sadece içerideki imkan ve kabiliyetlerinden kaynaklanmadığını belirten Erdoğan, "Bizim gücümüzün asıl önemli kısmı, ortak medeniyet, tarih ve kültür mirasını paylaştığımız, insani değerlerimizle gönüllerine girdiğimiz yüz milyonlarca dostumuzdan geliyor." diye konuştu.

Bugün Türk Cumhuriyetleri'nden Afrika'ya, Balkanlar'dan Asya'ya, Kafkasya'dan Körfez'e kadar dünyanın dört bir yanında "Türkiye" denilince insanların gözlerinin dolduğunu, yürekleri huzur ve güvenin kapladığını anlatan Erdoğan, "Milletimiz sevinince sevinen, üzülünce hüzünlenen, Türkiye'nin başarılarıyla gurur duyan, 6 Şubat'ta olduğu gibi en zor zamanlarımızda imdadımıza koşan yüz milyonların varlığı, bizim için eşsiz bir kazanımdır. Bunun için özellikle dış politikaya daima çok önem verdik. Kimi zaman yaptığımız fedakarlıkların, verdiğimiz emeklerin karşılığını alamadığımız durumlar elbette oldu. Mesela Avrupa Birliği'yle ilişkilerimiz bunlardan biridir." diye konuştu.

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne verdiği her sözü tuttuğunu ancak Avrupa Birliği'nin verdiği sözlerin neredeyse hiçbirini yerine getirmediğini vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Yönetimler değişse de Avrupa Birliği'nin ülkemize yönelik adaletsiz ve ahde vefa ilkesiyle bağdaşmayan tarafgir tutumunda bir değişiklik olmadı. Kağıt üzerinde ortaya koydukları ilkeleri, kuralları, süreçleri hiçe sayan bir yaklaşımla ülkemize haksızlık üzerine haksızlık yapıyorlar. Türkiye olarak 60 yıldır kapısında bekletildiğimiz Avrupa Birliği'nden herhangi bir beklentimiz yok.

Şayet, bize karşı örtülü bir yaptırım gibi kullandıkları vize dayatması başta olmak üzere haksızlıklarından geri dönerlerse, kendi yanlışlarını düzeltmiş olurlar. Yapmazlarsa siyasi, sosyal, ekonomik ve askeri olarak bizden herhangi bir beklentiye girme hakkını tümüyle kaybederler. Eğer, artık iyice lafta kalan tam üyelik sürecini sonlandırmak gibi bir niyetleri varsa, işin o tarafı da kendi bilecekleri iştir. Biz, demokrasi, adalet ve özgürlükler noktasında Kopenhag Kriterleri'ni gerekirse Ankara Kriterleri yapar, yine yolumuza devam ederiz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 21 yılda hak ve özgürlükler konusunda hayata geçirilen, "sessiz devrim" olarak nitelenen tüm reformları, birileri istediği için değil, milletin en iyisine, en ilerisine layık olduğu için yaptıklarını vurgulayarak, Avrupa Birliği'ne rağmen sabırla bugünlere getirilen tam üyelik sürecinde yeni dayatmalara, yeni şartlara tahammüllerinin kalmadığını ifade etti.

- "Terör örgütü mensupları ve yandaşları beyhude yere heveslenmesinler"

Avrupa Konseyinin bir kurumu olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği son kararların "adeta bardağı taşıran damla" olduğunu dile getiren Erdoğan, "Bu karardan cesaret alan terör örgütü mensupları ve yandaşları beyhude yere heveslenmesinler." dedi.

Maşeri vicdanda mahkum olan FETÖ'cülere bu karardan ekmek çıkmayacağını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Türkiye, bu ihanet çetesiyle mücadelesinden milim geri adım atmayacak, herhangi bir tavize, eskiye dönüşe müsaade etmeyecektir. Bir kez ihanet eden, unutmayın her zaman ihanet eder. Milletimiz bir defa ısırıldığı delikten ikinci kez ısırılmayacak kadar basiret ve feraset sahibidir. Bununla birlikte, karşımızdaki tablo, Avrupa'daki muhataplarımızın Türkiye'nin istiklali ve istikbali uğrunda ödediği bedellere en küçük bir saygılarının kalmadığının işaretidir.

Bazı ülkelerin etkisi altında kalarak yetkilerini aşan, Türkiye'nin egemenlik haklarını hiçe sayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, sistemin kurucu üyesi İngiltere bile tahammül edememiştir. Bizim de terör örgütleriyle aynı hizada sıralanan kurumların kararlarına ne saygı duymamız ne de onların dediklerine kulak asmamız mümkün değildir."

(Sürecek)