Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "oklu baro sisteminde yapıldığı gibi aynı çalışmayı TTB ve diğer meslek odalarında da yapmak durumundayız, Cumhur İttifakı olarak bu konuyla ilgili çalışmayı inşallah başarılı bir şekilde sürdüreceğimize inanıyorum. Uzun yıllardır küçük ama örgütlü klikler tarafından kontrol edilen bu meslek kuruluşları sadece temsilde değil uygulamada da kuruluş amaçlarından sapmışlardır. Bu kuruluşların bir kısmının yönetim organları, ideolojik sapkınlıkların veya dar grupların çıkarlarının kalesi haline dönüşmüştür" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Salgının kontrol altına alınmasıyla tedbirlerden kaynaklanan sorunların kendiliğinden ortadan kalkacağına işaret eden Erdoğan, "Sanayi ve ticaret alanında önümüzde açılan yeni pencereler hizmet sektörünü de hızla canlandıracaktır. Türkiye, dünyadaki siyasi ve ekonomik yeniden yapılanma sürecinden Allah'ın izniyle hak ettiği yeri alarak çıkacaktır. O güne kadar bize durmak ve dinlenmek yoktur" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin girdiği ve başarıyla çıktığı her mücadelenin ülke ve millet olarak geleceğe daha güvenle bakılabilmesini sağladığını söyleyen Erdoğan, "Milletimiz yaptığı hiçbir fedakarlığın boşa gitmediğini biliyor. Muhalefet yapmak adına bulduğu her yarayı kaşıyan, her çatlağı büyüten, amacına bakmaksızın bizim karşımızdaki herkesin yanında yer alan zihniyetten böyle bir basiret beklemiyoruz. Ama en azından ülkenin ve milletin ortak çıkarları konusunda biraz feraset, biraz akıl, biraz vicdan, biraz ahlak beklemenin de hakkımız olduğunu düşünüyorum. Teröristlerin yanında, zalim rejimlerin arkasında, darbecilerin safında, hasımlarımızın dizi dibinde yer almanın adına, siyaset yapmak diyemeyiz. Milletimiz bu tavra bir isim mutlaka vermiştir. Muhalefet adına konuşanların çoğu defa hezeyan noktasına varan açıklamalarına gerektiğinde kabinedeki ilgili arkadaşlarımız, gerektiğinde parti yöneticilerimiz, gerektiğinde de grup yönetimimiz cevap veriyor. Meydanı tek amaçları ülkenin istikrarını bozmak, birliğini ve beraberliğini çökertmek, ortaya çıkacak kaostan istifade ile kirli emellerini gerçekleştirmek olanlara elbette bırakmayacağız. Ama onların sinsi oyunlarına da asla gelmeyeceğiz. Burada asıl dikkat edeceğim husus, ülkemiz siyasetinin geleceğinde karşımızdakilerin ne dediği ve ne yaptığından ziyade bizim duruşumuzun belirleyici olduğudur. AK Parti'nin ve geldiğimiz nokta itibarıyla artık Cumhur İttifakı'nın kaderi ile ülkemizin kaderi bütünleşmiştir. Üstlendiğimiz tarihi sorumluluğun ehemmiyetine uygun şekilde hareket etmek, çalışmak, mücadele etmek zorundayız" açıklamasında bulundu.
Kongre sürecine ilişkin de bilgi veren Erdoğan, şunları kaydetti:
"İlçe kongrelerimizin çok büyük bir bölümü tamamlandı. İl kongrelerimize de başlıyoruz. Önümüzdeki günlerde yapılacak bazı il kongrelerimize biz de iştirak edeceğiz. Bu çerçevede hafta sonu Şırnak'ta olacağım, 24 Ekim'de Kayseri, 25 Ekim'de Malatya, 31 Ekim'de Van, 1 Kasım'da Samsun, 7 Kasım'da Kahramanmaraş, 8 Kasım'da Kocaeli il kongrelerimizde bizzat yer alarak milletimizle kucaklaşacağız. Ayrıca iktidara gelişimizin 18'inci yıl dönümünü geride bırakacağımız 3 Kasım'da bir milyon yeni üye kampanyamızı 81 ilimizde bir milyon fidan dikerek taçlandıracağız. Ankara'da gerçekleştireceğimiz bu program sırasında 7 ilimize de canlı bağlantı yapacağız. Önümüzdeki yılın bahar aylarına kadar illerdeki çalışmalarımızı tamamlayarak büyük kongremiz için hazır hale gelmiş olacağız. Kongrelerde yeni bir heyecanla, güçlenen teşkilat yapımızla, 2023 seçimlerine kadar milletimizle olan gönül bağımızı çok daha sıkılaştırmayı amaçlıyoruz. Sizlerden bu kritik sürece bireysel hesapların ötesine geçerek olumlu yönde katkı vermenizi özellikle de dar kadrocu yaklaşımdan uzak durmanızı rica ediyorum. AK Parti'nin gücü milletimizden aldığı destekten gelir. Milletimizin desteğini de ancak biz kendi aramızda birlik ve beraberlik içinde hareket edersek yanımızda bulabiliriz. Akraba, aşiret, şu bu değil, geniş kapsamlı bir yaklaşımla kucaklayıcı bir anlayışla teşkilatlarımızı oluşturmamız lazım. Sizlerden önümüzdeki sürece u anlayışla bakmanızı özellikle istirham ediyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin çözmesi gereken sorunlardan birinin meslek kuruluşlarının artık sürdürülemez hale gelmiş çarpık yapısı olduğunu vurgulayarak, "Barolar ile ilgili sıkıntının çözümü konusunda geçtiğimiz dönem gerçekleştirdiğimiz kanun değişikliği ile önemli bir adım attık. Türk Tabipler Birliği (TTB) başta olmak üzere düşünebiliyor musunuz, terör örgütünden birisini getirip TTB'nin başına koyuyorlar. Ne zamandan beri terörle iç içe olanlar Tabipler Birliği gibi önemli bir kuruluşun başına geçebiliyor. Bunun adı demokratik bir yaklaşım değil, bunun adı terör örgütlerinin sivil toplum kuruluşlarına adeta el koyması hadisesidir. İşte sağlıkta attığımız adımlar ortada, bu hükümetin en başarılı olduğu alanlardan bir tanesi sağlık. Bütün fiziki altyapısı ile tarihinde görmediği yatırımları gerçekleştirmiş olan bu hükümete kalkıp hala çirkin yaklaşımlar içinde bulunmak kabul edilebilir bir şey değildir. Şehir hastanelerimizle, eğitim araştırma hastanelerimizle ve en ücra köşeye kadar bütün hastanelerimizle çok farklı bir dönemi yaşıyoruz. Bunlar buralardaki yapmaları gereken görevleri yerine getirmiyor ama saygısızlık, hakaret ise bu hakareti yapıyorlar. Biz bunlara hastalarımızı nasıl teslim edeceğiz, nasıl bunlardan şifa arayacağız, teröristten bu beklenir mi? Onun için TTB başta olmak üzere diğer meslek kuruluşlarındaki sorunlarda artık tahammül edilmez seviyeye ulaşmıştır. Bilindiği gibi, meslek kuruluşları Anayasamızın 135. Maddesine göre faaliyet gösteren kamu kurumu niteliğini haiz tüzel kişiliklerdir. Aynı Anayasa maddesi meslek kuruluşlarının kuruluş amaçları dışında faaliyet gösteremeyeceğini, hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde kesinlikle ifade etmektedir. Bu maddenin devamında amaçları dışında faaliyet gösteren meslek kuruluşlarının organlarının görevine mahkeme kararıyla son verilebileceği de hükme bağlanmaktadır. TTB bunun gibi kimi meslek kuruluşları açıkça anayasaya aykırı faaliyet içindedir. Bu meslek kuruluşlarının yönetimleri söz konusu meslek mensuplarının tamamını temsil etmekten çok uzaktır. oklu baro sisteminde yapıldığı gibi aynı çalışmayı TTB ve diğer meslek odalarında da yapmak durumundayız, Cumhur İttifakı olarak bu konuyla ilgili çalışmayı inşallah başarılı bir şekilde sürdüreceğimize inanıyorum. Uzun yıllardır küçük ama örgütlü klikler tarafından kontrol edilen bu meslek kuruluşları sadece temsilde değil uygulamada da kuruluş amaçlarından sapmışlardır. Bu kuruluşların bir kısmının yönetim organları, ideolojik sapkınlıkların veya dar grupların çıkarlarının kalesi haline dönüşmüştür. İnsanları acımasızca katletmekten, ormanları yakmaya, çocukları kaçırmaktan kadınlara tecavüze kadar her melanete bulaşmış terör örgütünü savunmak bir meslek kuruluşunun görevi olamaz. Suriye'de kendi halkını katleden zalim bir rejimi ve onunla birlikte hareket eden terör örgütünü yüceltmek bir meslek kuruluşunun görevi olamaz. Kendi devletinin sınırlarını güvenlik altına almaya yönelik harekatlarını itibarsızlaştırmaya çalışmak bir meslek kuruluşunun görevi olamaz" açıklamasını yaptı.
Vatan topraklarını kurtarma mücadelesi veren Azerbaycan devletini hedef almanın bir meslek kuruluşunun görevi olmadığını belirten Erdoğan, "Şu anda Azerbaycan'daki kardeşlerimiz düşünebiliyor musunuz topraklarını işgalden kurtarmanın mücadelesini verirken ana muhalefetten ciddi bir ses çıktığını duydunuz mu? Şimdi tabii görüşme talebinde bulunduklarında da Azerbaycan olumsuz cevap veriyor. ünkü olması gereken zamanda onların yanında olursanız, onlara düşman olanlara karşı eğer siz Ermenilerin yanında ben Ermeni ile ilgili olarak Ermeni vatandaşlarımı kastetmiyorum, Ermeni yönetimini kast ediyorum, Ermeni yönetimlerinin yanında yer alırsanız kusura bakmayın bu millet size hoş geldin demez. Şu anda benim ülkemde yüz bin civarında Ermenistan kökenli Ermeni var. Bizim ülkemizde şu anda her türlü imkanlardan istifade ediyorlar. Biz onlara karşı olumsuz bir tavır hiçbir zaman takınmadık ama onlar maalesef benim Azeri kardeşlerimin topraklarını işgal etmek suretiyle, onları topraklarından Dağlık Karabağ'dan ötelediler ve onlar o toprakları terk etmek durumunda kaldılar. Şimdi verilen mücadele nedir? Biz topraklarımızı istiyoruz. İşgal altındaki topraklarımızı istiyoruz, başka bir talep yok, istenen bu. Minsk üçlüsü, Amerika, Rusya, Fransa hala oyalama taktiği ile bu işi geçiştiriyor. Versenize işgal altındaki topraklarını. Kendi topraklarında ne yapacaklarsa yapsınlar ama işgal var burada. İşgal altındaki bu topraklardan eğer dünyada insan hakları, demokrasi varsa ve sizde 30 yıldır bu Minsk üçlüsünün içinde bu sorunu çözmekle görevli iseniz yapmanız gereken oyalama değil bir an önce bu müzakereleri bitirip bu toprakları sahiplerine vermektir. Bir müzakere 30 yıl sürer mi? 30 yıldır oyalama. Hep 30 yıldır otururlar, konuşurlar, dağılırlar. Verin ya, bu kadar uzun sürecek bir iş değil bu. Vermediler. İş sonra bu hale geldi" dedi.
(İlker Turak - Ömer etin - Derya Yetim - Hülya Keklik/İHA)