İSTANBUL Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İlişkilerde ortaya çıkan sorunların önemli bir kısmı, yanlış anlama, problem çözme yöntemi bilmemekten kaynaklanıyor. Duygusal mesafeden kaynaklanıyor. Duygusal mesafe giderildiği zaman sorun neyse bile oturulup rahat bir şekilde konuşulabilir. Aile içi ilişkilerde şiddetin en büyük nedeni, duygusal mesafenin açık olması.” ifadelerini kullandı.

Tarhan, Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'ne ilişkin yaptığı açıklamada, şiddetin olmadığı bir dünyanın insanın biyolojik ve psikolojik doğasına aykırı olması nedeniyle mümkün olmadığını belirtti.

İnsanda iki temel dürtünün olduğuna dikkati çeken Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biri cinsellik diğeri de saldırganlık dürtüleri. Dürtüyü kontrol etmeyi öğrenmesi, insanın medenileşmesi ile ilgili. Medenileşme seviyesi arttıkça bu dürtüleri kontrol etme becerileri de artıyor. Gelişmemiş ve gelişmiş topluluğa dair en büyük özellik cinsel dürtü kontrolü ya da saldırganlık dürtü kontrolünü sağlamayla ilgili oluyor. Hak arama ve sorun çözmede şiddet yerine sözel olarak kendini ifade etmek ve hakkını aramayı başarmak mümkün oluyor. Cinsel dürtüler de kontrol altına alınması gereken, cinsellik adabına göre yaşanması gereken durumlar. Fakat insanlığın gidişinde her iki konuda da maalesef azalma yerine artışlar gözlemleniyor.”

Tarhan, modernleşmenin artmasına karşın medenileşmenin buna paralel artmadığına dikkati çekerek, “Şiddetin arttığı bir yerde medenilikten bahsedilemez. Yani insan modernleşebiliyor fakat hiç medeni olmuyor. Kadın hakları, kadına ve çocuğa yönelik şiddet konusunda da maalesef benzer durum söz konusu. ocuğa yönelik şiddetle ilgili birçok yasa 1960’tan sonra çıktı ama birçok önlemler de ondan sonra alındı.” ifadelerini kullandı.

Kadına yönelik şiddetin pek çok türü olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bunları fiziksel şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet, psikolojik ya da duygusal şiddet olarak sıraladı.

Tarhan, şiddetin önlenmesine ilişkin yasaların çıkarılmasına rağmen şiddetin yine de önlenemediğine işaret ederek, Türkiye’de 2012’de bir yasa çıkmasına karşın kadına yönelik şiddet olaylarında artış olduğunu bildirdi.

Prof. Dr. Tarhan, “2008 yılında istatistiklere göre bir senede kadına yönelik şiddette ölüm sayısı 86 olurken 2020’de 436 oluyor. Yani beş misli artmış kadına yönelik şiddet. Yani demek ki şu anda yasal düzenleme bunu çözmüyor. Sorunu kanuni yollarla düzeltmeye çalışmak sorunun negatif çözümüdür.” değerlendirmesinde bulundu.

- "Şiddeti önlemekle ilgili tedbir alınmalı"

Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde problem odaklı olmayan çözümler de olduğunu kaydeden Tarhan, “Bu konuda muhakkak koruyucu ruh sağlığı çalışmaları yapılmalı, rehabilitasyon çalışmaları yapılmalı. Birincil koruma denilen, şiddeti önlemekle ilgili tedbir alınmalı. Risk gruplarına yönelik uygulanan ikincil koruma var. Bu risk gruplarında evden uzaklaştırma vermek yerine rehabilitasyon işlemleri uygulanabilir. Suç işleyen kişiyi hapishanede tutmak yerine rehabilitasyon merkezinde tutmak yararlı olabilir.” ifadelerini kullandı.

Tarhan, evlilik ilişkilerinde en önemli şeyin huzurlu bir ortam olduğunu aktararak, şunları kaydetti:

“Evliliğin ve evin sıcak ortam olması gerekiyor. Daha önce evliliğe sevgi yuvası diyorduk, şimdi güven yuvası diyoruz. ünkü güvenin oluşması için herkesin kendini ait hissetmesi lazım. Ait hissetmezse ortam gergin olur, şiddet olayları olur. İnsan kendini güvende hissederse hemen evine gelir. Kimi evlerde kapıdan girerken böyle akşam sendromu vardır. Akşam sendromunda erkek kapıdan girerken eşi hemen başlar söylenmeye: ‘Bıktım senden iki tane çocuk var. Bugün şöyle oldu böyle oldu’ diye sürekli söylenir. Zaten eve yorgun gelen adam da söylenmeye başlar. Akşam sendromu dediğimiz durumda iki taraf da gergindir. Bunlara dikkat etmek gerekiyor. Böyle durumlarda iki tarafın da yapacağı çok basit bir şey var: Sevgi dolu bir bakış, bir tebessüm, birkaç tane güzel söz ve sıcak bir dokunuş. Bu kadar basit.”

İlişkide bu yöntem kullanıldığı zaman şiddetin yüzde 50’sinin ortadan kalktığını vurgulayan Tarhan, “İlişkilerde ortaya çıkan sorunların önemli bir kısmı, yanlış anlama, problem çözme yöntemi bilmemekten kaynaklanıyor. Duygusal mesafeden kaynaklanıyor. Duygusal mesafe giderildiği zaman sorun neyse bile oturulup rahat bir şekilde konuşulabilir. Aile içi ilişkilerde şiddetin en büyük nedeni, duygusal mesafenin açık olması.” değerlendirmesinde bulundu.

Prof. Dr. Tarhan, Birleşmiş Millletler’in 25 Kasım’ı Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü olarak ilan etmesinin güzel ve olumlu olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

“Bu mücadelelerde tek doğru yoktur. Kültürel farklılıklara göre mücadele gerekir. Kadına yönelik şiddete sadece cezalandırma yoluyla çözüm düşünmek burada total bir çözümdür. Boşanmalar çok arttı. Kanunun uç şekilde uygulandığı ülkelerde insanlar evlenmekten korkmaya başladı ve artık birlikte yaşama başladı.

Kuzey Avrupa ülkelerinde yüzde 59, İzlanda’da yüzde 69, Fransa’da yüzde 56 civarında evlilik dışı çocuk dünyaya geliyor. Türkiye’de evlilik dışı doğan çocuk oranı yüzde 12,9. Eğer böyle giderse 20 sene sonra onlar gibi olacağız. Evlilikte şiddet var. Şiddetten kaçarak evlenmemeyi seçmek var. Bu nedenle aile içi şiddette sorun çözme ve hak arama yöntemi olarak konuşarak, ikna ederek, inandırma ve sevdirmeyle sorunların çözülmesine çalışılmalı.”